İsmet Tayyaresi’nin öyküsü İsmet Tayyaresi’nin öyküsü

İsmet Tayyaresi’nin öyküsü

İsmet Tayyaresi’nin öyküsü

06/01/2023 15:31

Kurtuluş Savaşı’na katılan İsmet Tayyaresi, Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasında rol oynadı
BU HABERİ
PAYLAŞ

J.Asb.Kd.Bçvş. Yaşar Arslan, Kurtuluş Savaşı’na katılan İsmet Tayyaresi’nin öyküsünü Jandarma dergisi için kaleme aldı

İSMET TAYYARESİ’Nİ BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNE KAZANDIRANLARIN ONURLU HİKAYESİ

Muğla’ya geldiğinizde, Atatürk Bulvarı ile Uğur Mumcu Bulvarı’nın kesiştiği kavşakta, bir uçak göreceksiniz ki, Cumhuriyetimizin ilanının 85’inci yıldönümünde oraya konulmuştur.

Bu uçak, Kuşadası’nda ele geçirilen, Söke’de gizlice sökülerek Muğla’ya gönderilen, burada toplanıp Kurtuluş Savaşı’na katılan İsmet Tayyaresi’dir. Muğla, bu onurlu değere, sahip çıkarak, unutulmasın diye yaşatmaya devam etmektedir. Okuduğunuzda çok şaşıracağınız İsmet Tayyaresi’nin hikayesini siz sevgili meslektaşlarımızla paylaşmak istedik.

Kurtuluş Savaşı sürerken Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasında büyük rol oynayan ve halen İzmir Gaziemir’deki Hava Teknik Okullar Komutanlığı’nda sergilenen “İsmet Tayyaresi” isimli De-Hawilland- 9 tipi uçağın orijinal boyutlardaki bir maketi törenle şu anki yerine yerleştirilmiştir. Uçağın yapımı yaklaşık 2,5 ay sürmüş; İngiltere Uçak Müzesi’nden alınan çizimler, ODTÜ uçak mühendislerinin katkısı ve Muğla Belediyesi işçilerinden oluşan 9 kişilik ekip tarafından montaj işlemi gerçekleştirilmiştir.

İsmet Tayyaresi, o dönemde ömürlerinde hiç uçak görmemiş insanlar tarafından Kurtuluş Savaşı’na kazandırılmış bir uçaktır. Savaş yıllarında yaşanan kıtlık ve kıyametin içinde bu katkının çok büyük önemi vardır.

Peki, İsmet Tayyaresinin Muğla ile ne ilgisi bulunmaktadır? Okuyacağınız bu hikaye Muğla halkının, o dönemde teknolojinin en ileri seviyesi olan ve savaşlarda üstün silah gücü sayılan bir uçağın ordumuza katılmasını sağlamasının ve Kurtuluş Savaşına yaptığı büyük katkının öyküsüdür.

Mustafa Kemal, Bandırma vapuru ile Karadeniz’i aşmaya çalışırken, Regina Elena isimli İtalyan gemisi de Kuşadası açıklarında bekliyordu. Önce Gümrüğü ve iskeleyi onaran İtalyan askerleri, 14 Mayıs’ta Kuşadası ve Selçuk tren istasyonlarının kontrolünü ele alınca, varlıklarının işgal olduğu resmiyet kazandı. Gemi komutanı Alessandro, Kuşadası Kaymakamı Ferruh Bey’e; “kendilerini padişahın görevlendirdiğini, gelecekte bir olay çıkmasını engellemek için karaya asker çıkardıklarını” söyledi. Aynı gerekçe ile 17 Mayıs 1919’da Söke’ye de geçen İtalyan askerlerinin 18 Mayıs’tan 21 Nisan 1922’ye kadar 2 yıl, 11 ay, 3 gün sürecek işgali başladı.

Üç yıla yaklaşan İtalyan işgali sırasında, Aydın ilinde ciddi bir direniş ve olayla karşılaşmayan İtalyanlar, Türkler ile tek bir olayda karşı karşıya geldiler. Ulusal kurtuluş savaşının en sıcak günlerinin yaşandığı 1921 yılının temmuz ayının sonlarında İngiliz yapımı DeHawilland- 9 tipi bir Yunan bombardıman uçağının, Davutlar’a zorunlu iniş yapmasıyla.

Uçak mürettebatı, bir pilot ve gözetleyici (rasıt) uçağın göstergelerinin bir kısmını kırarak uçağı imha etmeye hazırlanır. Olayı gören yakındaki tarlada çalışmakta olan halk, çapasını, kazmasını küreğini kaparak olay yerine yetişir ve silahlı Yunan havacıları esir alarak uçağa daha fazla zarar vermelerini önlerler. Söke’deki Türk Jandarması ile İtalyan işgal güçleri arasındaki gergin görüşmelerden sonra uçağa, Türk Jandarması tarafından el konulur. Uçak Söke’de, bugünkü Konak Meydanı’nda bulunan bir taş hanın içine taşınarak Türk jandarma kuvveti tarafından emniyet altına alındığı sırada, bölgede bulunan İtalyan işgal kuvvetleri Yunan havacıların ve uçağın kendilerine teslim edilmesini ister.

Jandarma birliğinin başındaki subay, sadece Yunan havacıları teslim edeceğini, uçağın ise kendileri tarafından tutulacağını bildirir. Bunun üzerine İtalyan askerleri taş hanı ablukaya alır. Türk jandarma birliği de mevzi alarak direnişe hazırlanır. Sadece 16 kişi olan jandarma kuvveti, uçağı teslim etmeyeceğini, gerekirse silahlı çatışmaya ve bu uğurda şehit olmaya çoktan hazır olduklarını İtalyanlara net bir biçimde gösterir. Jandarma Komutanı aynı zamanda İtalyan taburuna destek için Kuşadası yönünden gelebilecek takviye işgal güçlerine direnmek üzere Kuşadası-Söke yolunu tutmak üzere iki jandarma eri görevlendirir. Bu kararlılık karşısında şaşıran İtalyanlar, “tayyareyi siz, tayyarecileri de biz alalım” demek zorunda kalarak uçakla birlikte yakalanan iki Yunan askerini teslim almaya razı olurlar. Ardından taş han içinde bir incir ağacına zincirlerle bağlanan uçağın üstü örtü ile kapatılır ve İtalyan askerleri ile Türk Jandarmasını karşı karşıya getiren gerginlik yatışır. Muhtemeldir ki İtalyanlar zamana bıraktıkları bu olayda, uçağın Söke’de zincirli kalacağını ve bir oldubittiye getirerek uçağı alacaklarını düşünmüşlerdir. Oysa kader düşündükleri gibi tecelli etmeyecek, jandarma muharebe onbaşı Rahmi (Kocagöz) Efendi, Sökeli bir ihtiyar saatçi ile birlikte, örtünün altında gizlenen uçağı kısa sürede parçalarına ayıracak, kağnılarla Muğla’ya gönderilebilir hale getirecektir.

Yaşanan olaylar telgrafla Ankara’ya bildirilir ve gelen cevapla birlikte 57. Fırka Komutanı Miralay Şefik Aker, Muğla belediye başkanı Ragıp Zorba ve Muğla milletvekillerinin talebi ve eşgüdümünde uçağın en kısa zamanda Muğla’ya gizlice taşınmasına karar verilir.

Yaşlı bir saatçi ustasından uçağın taşınabilmesi için sökülmesi istenir ve ona gözcülük etmek üzere, “sen teknik işlerden anlarsın” diyerek jandarma muhabere onbaşısı Rahmi (Kocagöz) Efendi görevlendirilir. Saatçi ustası; pervanenin cıvatalarını sökemeyince pervaneyi kesmeye kalkar ve Rahmi Efendi “ne yapıyorsun sen usta?” diyerek kendisini durdurunca, saatçi “memlekette ağaçtan bol ne var, gittiği yerde bir tane daha yaparlar” cevabını verir. Uçak pervanesinin basit bir ağaç parçasından imal edilmediğini, bunun maharet ve bilgi gerektirdiğini bilen Rahmi Efendi, “memlekette çok ağaç var ama bu pervanenin hesabını yapacak adam yok, bunu kesersen seni cezalandırırlar diyerek” pervanenin kesilmesine engel olur.

Bu andan itibaren Jandarma Muhabere Onbaşı Rahmi Efendi bulabildiği bazı basit takımlarla uçağın sökülmesi işini üzerine alır. Uçak gövdesi, kanatlar gibi büyük parçaları sökülerek kaçırılmak üzere hazırlanırken, uçağı örten branda kalaslarla desteklenerek örtünün altında halen bir uçak bulunduğu görüntüsü verilir. Uçağın sökülen kanatları develere yüklenir, gövdesi de hayvanlar tarafından çekilen bir araba üzerine yerleştirilir. Uçağın tekrar toplanarak uçabilir hale getirilmesi ve Ulusal Orduya katılması için, hem uçuculuğu hem de teknik bilgisi ile havacılık konusunda çok yetenekli olduğu bilinen kahraman Türk pilotu Vecihi (Hürkuş) Bey ve Rasıt Teğmen Hamdi (Çaypınar) Efendi önderliğinde bir ekip 27 Temmuz’ da gizlice Muğla’ya yola çıkar. Gövdeyi taşımak için hazırlanan araba uçağın tekerleklerini ancak yerden kestiği için tekerlekler zaman zaman yere vurduğundan zarar görebileceği konusunda büyük kaygı ve endişeye neden olur. Uçak ve parçaları bu güçlükler altında, zarar görmemesine mümkün olduğu kadar büyük özen gösterilerek ancak 9 Ağustos’ta Muğla’ya ulaştırılır.

12 gün süren bu zorlu yolculuk sırasında uçağın tekerlekleri, kanat ve motoru hasar görmüştür. Hasar gören uçak Muğla’da marangoz Mehmet Köseoğlu, Tüfekçi Emir Bekiroğlu, Sadık Aral ile Demirci Madanın Salih ve tayyare makinisti Eşref Bey’in yaptığı hazırlıklardan sonra, Muğla halkının da bütün imkânlarını seferber etmesi ile on gün içinde “arananlar değil de bulunan parçalar uydurularak” yeniden uçabilir duruma getirilir. 19 Ağustos’ta İtalyanlardan sağlanan motor yağı ve benzin ile Vecihi Bey her türlü tehlikeyi göze alarak makinisti Eşref Bey’le beraber ilk tecrübe uçuşunu gerçekleştirir.

Vecihi Hürkuş anılarında, “Eşref’in zekası bu hazırlıkta (uçağın yeniden yapılma aşaması) çok güzel muvaffak oluyordu. Biraz daha meydana gelen tayyare, çok cana yakın bir hal almaya başlamıştı ki, bu tayyareye Allah korusun dileğiyle “ISMET” adını ben koymuş ve yurdumun örfüne uyarak tellerine koca bir mavi boncuk da bağlamıştım.”

“19 Ağustos 1921 İsmet’in ilk yükseldiği gündü. Uzun süren hazırlığı tamam olan tayyarenin motorunu son bir defa daha Eşref prova ederken, ben de bu güzel tayyareyi uzaktan zevkle temaşa ediyordum. Tecrübeden sonra makinistim bana her şeyin tamam olduğunu söyledi. Tayyareye atladım. Eşref’i de yanıma aldım. Bu benim itiyadım hilafına bir hareketti. Çünkü ben bilhassa yeni bir tip tayyareyi ilk defa tecrübe ederken, daima yalnız uçar ve yanıma hiç kimseyi almazdım. Fakat bu tayyarenin duygularımda açtığı sempati çok derindi ve bu mükemmel vasıtaya çok inanıyordum. Esasen bu tayyareye İsmet adını da bu sempati duygusuyla koymuştum.” demiştir.

Vecihi Bey, hakkında hemen hiçbir şey bilmediği İngiliz sistemindeki bu uçağı 21 Ağustos’ta Akşehir’e, 23 Ağustos’ta da Batı Cephesi Komutanlığının talimatı ile Ankara’ya uçurur.

Ankara Tayyare Meydanı’nda uçağın kuyruğu ve gövdesinin her iki yanına Türk Tayyaresi olduğunu gösteren işaretler yapılır. Vecihi Bey’in teklifi ile uçağa Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’in adı verilir. Uçak 24 Ağustos sabahı Ankara’dan havalanarak Sakarya Savaşına katılmak üzere Malıköy’üne gider ve burada 2’nci Tayyare Bölüğü’ne katılır.

Bu uçak, o dönemde, ömürlerinde uçağı hiç görmemiş insanlar tarafından Kurtuluş Savaşı’na kazandırılmış bir uçaktır.

Kentin girişine konulmuş olan bu maket uçak burada sadece bir hatıra olarak değil, bir kentin hafızası olarak ta bulunuyor.

İsmet Tayyaresinin Başarı Anekdotları

“1 Eylül 1921 tarihinde hem keşif yapmak hem de düşmanı taciz etmek için “İsmet” uçağı ile göreve çıkan pilot Vecihi Bey ve gözetleyici Hasan Basri (Bilgin) Bey havada bir Yunan uçağı ile karşılaştılar. Vecihi Bey uçağını ustaca kullanarak taarruz için avantajlı bir durum yakaladı. Hasan Basri Bey gözetleyici yerindeki makineli tüfekle Yunan uçağını etkili bir ateş altına aldı. Cephanesi kısıtlı olduğu için çok dikkatli nişan alan Hasan Basri Bey kısa aralıklarla açtığı ateşle kendilerine ateş etmeye çalışan Yunanlı gözetleyiciyi vurdu. Ardından düşman uçağına öldürücü isabetler kaydederek uçağı Katranca Vadisi’ne düşürdü.”

Birinci Dünya Savaşı’nda da düşman uçağı düşürmüş olan bu kahraman Türk havacıları İstiklal Madalyası ile onurlandırılmışlardır.

“Vecihi Bey ve Hasan Basri Bey, Sakarya Meydan Savaşı süresince İsmet Tayyaresi ile yaptıkları her uçuşta hem düşmanın durumu hakkında önemli bilgiler topluyorlar, hem de attıkları bombalar ve makineli tüfek ateşleri ile ona büyük zararlar veriyorlardı. Düşman birlikleri ve karargâhtan üzerindeki uçuşları ve yarattıkları tahribat yabancı gazetelerde bile önemli bir haber olarak yer buluyordu. 22 gün ve 22 gece süren savaşta, Türk askerinin önünden kaçmakta olan düşmanın bozgun halinde cepheyi boşaltmakta olduğu müjdesini de İsmet Tayyaresi ile keşif görevi yapan Vecihi Bey ve Hasan Basri Bey verdiler.”

İsmet Tayyaresi savaş sonrası İzmir’de eğitim için kullanıldı. Şu anda ise İzmir Gaziemir’deki Hava Teknik Okullar Komutanlığı’nda sergileniyor.

İsmet Tayyaresini bağımsızlık mücadelesine kazandıranları saygıyla anıyoruz.

İsmet Tayyaresi Hakkında Teknik Bilgi

Bu uçak İngiliz yapımı De Haviland DH-9 modeli bir bombardıman uçağıdır. 240 beygir gücünde motoru bulunan uçağın 250 kg bomba taşıma kapasitesi vardır. Pilotun önünde, motorun üzerinden öne doğru ateş edebilen bir Vickers makineli tüfeği ve gözetleyici yerinde 360 derece dönüş sağlayan taret üzerine yerleştirilmiş Lewis makineli tüfeği bulunmaktadır. Yüksek sürat sağlayan motor kuvveti, geniş bir görüş açısı sağlayan gözetleyici yeri ve silah gücüyle, bombardıman görevinin yanı sıra iyi bir keşif ve avcı uçağıdır.