Uzay hukuku Uzay hukuku

Uzay hukuku

Uzay hukuku

24/03/2023 14:14

ASELSAN’da kıdemli lider Avukat Buket Koldaş Ünver, ASELSAN Dergi için yazdı: “Uzay Hukuku”
BU HABERİ
PAYLAŞ

İnsanların bir arada yaşamalarının doğal sonucu olarak hukuk doğmuştur. Nerede toplum varsa orada hukuk vardır. Hukuk, toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası olması sebebiyle, toplum ile birlikte şekillenir, değişir ve gelişir. İhtiyaçlar, imkânlar değiştikçe ve teknoloji geliştikçe, yeni alanlarda yeni kavramların, anlayışların ortaya çıkması ve ilişkileri düzenleyen, yaptırımlarla donatılmış kurallar bütününe ihtiyaç duyulması çok muhtemeldir.

Havacılık alanındaki gelişmeler, zaman içinde havacılık faaliyetlerine duyulan ilgi ve yapılan yatırımlar sonucunda, hava sahasındaki egemenliğin nereye kadar uzandığı, uzayın nereden başladığı ve uzay üzerindeki hakimiyet tartışma konusu olmaya başlamıştır. Uzay üzerindeki hakimiyet tartışması, her ülkenin kendi ülke sınırlarının üstünde yer alan hava ve uzay üzerinde mülkiyeti olduğu görüşünden başlayarak, Ay ve Güneş sisteminin tıpkı derin deniz yatağındaki madenler gibi insanlığın ortak mirası olduğu görüşüne kadar evrilen bir tarihçeye sahiptir. Uzay üzerindeki hakimiyet konusu ayrıca uzay sınırının belirlenmesi ve hava faaliyetlerinden ayrılmasını da gündeme getirmiştir. Ülkelerin hava üzerindeki egemenlik haklarının uzay için de geçerli olup olmamasını etkileyecek uzay sınırının belirlenmesi amacı ile günümüze kadar birçok yaklaşım ortaya çıkmış olmasına rağmen, ortak bir sonuç henüz belirlenmemiştir. Genel olarak bu yaklaşımları anlatmak gerekirse; Sahacı (Territorialist) Yaklaşım, hava sahası ile uzay arasında kesin bir ayrım olması ve hava hukuku ve uzay hukukunun uygulanabileceği alanları açık ve net şekilde sınırlandırmak gerektiğini savunurken, İşlevselci (Functionalist) Yaklaşım ise uzay ve hava arasında kesin bir sınırın çizilmesini doğru bulmayıp, uzay ve hava araçlarının çıkabileceği yüksekliğe göre sınırın belirlenmesini savunmaktadır. Günümüzde uzay sınırının, uluslararası alanda da kabul görmüş ancak henüz bir teamül olmamış, Von Kármán Çizgisi olan deniz seviyesinden 100 km yukarıda başladığı görüşü yaygındır.

İlk insan yapımı uydu olan Sputnik-1’in Sovyetler Birliği tarafından fırlatılması ve yörüngeye yerleştirilmesi uzay hukuku için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu olaydan sonra uzay hukuku, bu alanda çok önemli bir role sahip olacak olan Birleşmiş Milletlerin ilgi alanına girmiştir. Uzayda yapılan her faaliyetin diğer tüm ülke ve kişileri, hatta dünyadaki faaliyetleri etkilemesi, uzayın büyük stratejik öneme sahip olması ve özellikle teknik ve yasal açıdan uzay faaliyetlerinin güvenliği ve sürdürülebilirliğine duyulan ihtiyacın artışı sebebiyle, bu faaliyetler kapsamında yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur.

Bu doğrultuda Birleşmiş Milletler Uzayın Barışçıl Amaçlı Kullanımı Komitesi (BMUBAKK-United Nations Committee on the Peaceful Uses of Outer Space [UNCOPUOS]) 1959 yılında oluşturulmuştur. İlk kurulduğunda yirmi dört üyeye sahip UNCOPUOS’a Türkiye 1977 yılında dahil olmuştur. Günümüzde yüz üyesi bulunan bu komite Birleşmiş Milletlerin en çok üyeye sahip komiteleri arasındadır. Uzayın barışçıl yollarla kullanımına ve keşfine yönelik faaliyetlerin izlenmesi ve bu alanda iş birliklerinin sağlanması ve geliştirilmesi amacı ile kurulan UNCOPUOS ayrıca alanında en önemli uluslararası organdır. Bilimsel ve Teknik Alt Komite ve Hukuk Alt Komitesi olmak üzere iki alt komitesi bulunan UNCOPUOS, Hukuk Alt Komitesi ile uzayın tanımı ve sınırlanmasına ilişkin üye ülkelerin ulusal mevzuat ve uygulamaları hakkında bilgi toplamakta ve tüm ülkelerin üzerinde mutabakat sağlayacağı tanımlar oluşturulması çalışmalarını yürütmektedir. Uzay hukukunun gelişmesinde büyük katkı sağlayan UNCOPUOS, uzay hukukunun asli kaynaklarını oluşturan uluslararası anlaşmaların hazırlanması ve alandaki kılavuz kuralların oluşturulmasında büyük rol oynamıştır, oynamaktadır.

Uluslararası hukukun bir alt dalı olarak kabul edilebilecek uzay hukukunun temelini uluslararası anlaşmalar ve uluslararası örf ve âdet hukuku kuralları, bir diğer adıyla teamüller oluşturmaktadır. Uzay hukuku alanındaki beş temel uluslararası anlaşmaya kısaca değinmek gerekirse;

1967 Tarihli Ay ve Diğer Gök Cisimleri Dahil, Uzayın Keşif ve Kullanılmasında Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten İlkeler Hakkında Antlaşma (Uzay Antlaşması-Outer Space Treaty

Türkiye’nin 1968’de taraf olduğu Uzay Antlaşması, on yedi maddeden oluşmakta ve uzayın barışçıl amaçlarla keşfi ve kullanımının sağlanması, hak ve özgürlüklerin korunması, sorumlulukların belirlenmesi, uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasına yönelik temel ilkeleri düzenlemeyi amaçlamaktadır. Uzay hukukunun temel çerçevesini çizen bu antlaşmada, taraf devletlerin sorumlulukları, uzayın barışçıl yollarla kullanımı, astronotların durumu gibi diğer anlaşmalarda detaylı olarak ele alınacak konular ilk defa düzenlenmiştir.

1968 Tarihli Astronotların Kurtarılması, Astronotların Dönüşü ve Uzaya Fırlatılmış Olan Cisimlerin İadesi Hakkında Anlaşma (Kurtarma Anlaşması-Rescue Agreement)

Türkiye’nin 1968 yılında imzaladığı ve 2006 yılında onayladığı on maddeden oluşan Kurtarma Anlaşması, insanlığın uzaydaki temsilcileri olan astronotların ve uzay araçları veya cisimlerinin, kaza, tehlike acil durum veya istenmeyen iniş sonucunda, başka bir devletin egemenliği altındaki bölgeye inmeleri halinde, bu devlet tarafından kurtarılmaları, ülkelerine dönüşlerinin veya fırlatma makamına iadelerinin sağlanması ve gerekli bilgilendirme ve yardımların yapılmasını düzenlemektedir. Anlaşma kapsamında fırlatma makamı ayrıca tanımlanmış ve bu makamın bir devlet olabileceği gibi uluslararası devletlerarası bir kuruluş da olabileceği düzenlenmiştir.

1972 Tarihli Uzay Cisimlerinin Neden Olduğu Zararlardan Dolayı Uluslararası Sorumluluğa İlişkin Sözleşme (Sorumluluk Sözleşmesi-Liability Convention)

2006 yılında Türkiye tarafından onaylanan yirmi sekiz maddelik bu sözleşme daha önce bahsettiğimiz Uzay Antlaşmasının tazmin yükümlülüğünü ele alan yedinci maddesini daha detaylı düzenlemektedir. Fırlatan devletin, kendi uzay cisminin uçuş halindeki hava aracına veya dünya üzerinde verdiği zararın tazmininden, mutlak sorumluluğu olduğunu düzenleyen Sorumluluk Sözleşmesi, aynı zamanda fırlatan devlet tanımının kimleri ifade ettiğini açıklarken, zarar, fırlatma ve uzay cismi gibi kavramları da tanımlamıştır. Dünya yüzeyi dışında herhangi bir yerde, fırlatan devletin uzay cismi tarafından, diğer fırlatan devletin uzay cismine veya uzay cismi içindeki mallara veya kişilere verilen zararlarda ancak kusur sorumluluğu ile sorumlu olunabileceğini düzenleyen sözleşmede, ilave olarak fırlatan devletlerin birbirlerine ve üçüncü kişilere karşı sorumluluğu gibi birçok önemli konu da düzenlenmiştir.

1975 Tarihli Uzaya Fırlatılan Araçların Tescilleri Hakkında Sözleşme (Tescil Sözleşmesi-Registration Convention)

Birleşmiş Milletler Hukuk Alt Komitesi tarafından 1962 yılından itibaren çalışılan ve müzakere edilen Tescil Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler tarafından 1974 yılında onaylanmış ve 1975 yılında imzaya açılmıştır. Türkiye Tescil Sözleşmesine 2006 yılında katılmıştır. Uzay cisimlerinin kimliğinin belirlenmesi konusunda devletlere yardımcı olacak bir mekanizma kurmayı ve taraf devletlerin kendilerine ait uzay cisimlerine yönelik sorumluluklarını belirlemeyi amaçlayan Tescil Sözleşmesi on iki maddeden oluşmaktadır. Sözleşme uluslararası ve ulusal olmak üzere iki tane tescil mekanizması düzenlemiştir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği, uluslararası tescilleri muhafaza etmekte ve devletlerin ve uluslararası devletlerarası organizasyonların bu bilgilere tam ve açık erişimini güvence altına almaktadır. Ulusal tescilin içeriği ve tutulma yöntemi devletlere bırakılmıştır. İlave olarak Türkiye’nin hala bir tescil kaydı olmadığını belirtmek isteriz.

1979 Tarihli Ay ve Diğer Gök Cisimleri Üzerinde Devletlerin Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşma (Ay Anlaşması-Moon Agreement)

Uzay aktivitelerine karşı ciddi anlamda kısıtlayıcı hükümler içeren, Ay ve diğer gök cisimlerinin, barışçıl amaçlarla ve zarar verilmeden kullanımını ele alan ve yirmi bir maddeden oluşan Ay Anlaşması, 1979 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda onaylanmış ancak yürürlüğe girmesi 1984 yılını bulmuştur. Türkiye anlaşmaya 2011 yılında katılmıştır. Uzay Antlaşması’nda Ay ve diğer gök cisimleri kapsamında düzenlenen birçok hükmü tekrar eden ve ayrıntıları ile düzenleyen Ay Anlaşmasında, maddeler Ay özelinde yazılmıştır. Ancak anlaşmanın birinci maddesinde Ay’a yönelik tüm hükümlerin, Dünya dışında Güneş sistemindeki diğer gök cisimleri için de uygulanacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda Ay Anlaşmasının hükümleri Ay’ın yanında, gezegenler, bunların uyduları, gök taşları için de uygulanabilir olacaktır. Anlaşmaya göre Ay’ın keşfi ve kullanımı tüm insanlığın yetkisindedir, bu doğrultuda yapılacak tüm faaliyetler, taraf devletlerin iş birliği ve karşılıklı yardımıyla ve tüm ülkelerin iyiliği ve yararına yürütülmelidir. İlave olarak anlaşma uyarınca Ay ve onun doğal kaynakları insanlığın ortak mirasıdır ve bunlardan yararlanma durumu mümkün olduğunda, bu kaynaklardan yararlanmayı yönetecek uluslararası bir rejim oluşturulmalıdır. Diğer bahsedilen antlaşmalardan farklı olarak Ay Anlaşmasına taraf ülke sayısı düşüktür, sadece on sekiz devlet tarafından kabul edilmiştir. Bunun sebebi belki de kısıtlayıcı hükümler içermesi, teknolojinin ve edinimlerin iş birliği amacı ile paylaşılmasını ve yararlanmayı yönetecek uluslararası bir rejimin oluşturulmasını düzenlemesi olarak gösterilebilir.

Birleşmiş Milletler Hukuk Alt Komitesi uzay alanında çalışmalarına oluşturduğu çalışma grupları ile devam etmekte ve bu alanda soft law olarak tanımlanabilecek uluslararası alanda konuları düzenleyen ancak bağlayıcı olmayan nitelikte kurallar ortaya koymaktadır. Uzay çöplüğünün azaltılmasına yönelik yayınladığı ilkeleri bu kapsamda örnek olarak gösterebiliriz.

Uzay hukukunun uluslararası boyutu uzun zamandır gündemdedir ve hızla gelişmekte ve şekillenmektedir. Ancak Uzay Antlaşmasının, uzay faaliyetlerinin yürütülmesinde devletlere yüklediği uluslararası sorumluluk, devletlerce kendi kurumlarına ve özel hukuk kişilerine yansıtılmalı ve bu faaliyetler denetlenmelidir. Uzay hukukunun ülkelerin iç hukukunda da ele alınması ve bu kapsamda iç mevzuatta düzenlemelerinin yapılması günümüzde artan öneme sahiptir. Avustralya, ABD, Çin, Danimarka, Fransa, Belçika, Brezilya gibi birçok devlet iç mevzuatlarında uzay hukukuna yer vermiştir ve iç mevzuatında düzenlemeye giden ülke sayısı artmaya devam etmektedir. Türkiye ise, taraf olduğu anlaşmalardan doğan uluslararası sorumluluğunu henüz iç mevzuatında tam olarak düzenlememiştir, ancak 2018 yılında Türk Uzay Ajansının kurulması ülkemiz için bu alanda büyük bir adımdır. Uzay ve havacılıkla ilgili uluslararası kuruluşlarda Türkiye’yi temsil etmek, uzaya yönelik hak ve menfaatlerin korunması ve güvence altına alınması için ulusal ve uluslararası kuruluşlarla koordinasyonu yürütmek, uzay ve havacılık bilim ve teknolojilerine yönelik yayınlar çıkarmak, faaliyetleri desteklemek, alanda bilimsel ve teknolojik altyapıyı oluşturmak gibi görevleri olan Türk Uzay Ajansı hukuk alanında da çalışmalar yapmaya yetkilidir.

Uzay Antlaşmasından bu yana teknolojinin hızla gelişmesine rağmen, günümüzde yavaş ancak emin adımlarla ilerleyen uzay hukuku, yeni iş birlikleri ve teknolojik gelişmelere paralel olarak hukuk alanına nüfuzunu sürdürecek ve getireceği yeni tartışmalar ve ilkelerle gelişimini devam ettirecektir.