Türkiye'nin ilk deniz hukuku zaferi: Bozkurt-Lotus Davası Türkiye'nin ilk deniz hukuku zaferi: Bozkurt-Lotus Davası

Türkiye'nin ilk deniz hukuku zaferi: Bozkurt-Lotus Davası

Türkiye'nin ilk deniz hukuku zaferi: Bozkurt-Lotus Davası

03/12/2020 09:30

ROSELİNE-A gemisinin Doğu Akdeniz'de, uluslararası hukuka aykırı şekilde aranması akıllara Türkiye’nin ilk deniz hukuku zaferi Bozkurt-Lotus Davası'nı getirdi
BU HABERİ
PAYLAŞ

22 Kasım 2020’de, Türkiye'den Libya'ya gıda ve boya gibi muhtelif maddeler taşıyan Türk bandıralı "ROSELİNE-A" gemisi, Yunan komutan tarafından sevk ve idaresi gerçekleştirilen İrini Harekatı'nda görevli Alman fırkateyni tarafından aranmıştı.

Doğu Akdeniz'de, Mora Yarımadası'nın güneybatısında uluslararası hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilen aramada Türkiye’nin izni yoktu.

Türkiye hukuk dışı aramaya sert tepki göstermişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bu aramaya ilişkin resen soruşturma başlatmıştı.

Uluslararası hukukun çiğnendiği bu arama akıllara Türkiye’nin ilk deniz hukuku zaferi Bozkurt-Lotus Davası'nı getirdi.   

BOZKURT-LOTUS OLAYI

2 Ağustos 1926 gecesi, Ege Denizi açık sularında Bozkurt isimli kömür yüklü Türk bandralı bir vapurla, Fransız bandralı Lotus isimli ticaret vapurunun çarpışmaları sonucu Bozkurt battı, 8 Türk gemici kayboldu. Lotus kurtarabildiği birkaç tayfa ve Bozkurt’un kaptanıyla birlikte ertesi gün İstanbul’a geldi. Ölen kişilerin ailelerinin şikayeti üzerine Bozkurt’un kaptanı ve Lotus’un kaza sırasındaki görevli süvarisi dikkatsizlik ve tedbirsizlikle 8 kişinin ölümüne sebebiyet vermekten İstanbul Mahkemelerince tutuklandı.

Fransa’nın sert protestoları ve Türkiye’nin bu konuda yetkisiz olduğunu iddia etmesine karşılık, Türkiye bu davayı çözüm için Uluslararası Sürekli Adalet Divanı’na taşımayı teklif etti. Mahmut Esat Bey’in bu davaya sahip çıkması ve vazgeçmemesi ise tüm dünyaya örnek teşkil edecek dava sonucunu beraberinde getirdi.

Fransa, Türkiye’nin tutuklama kararının usulsüz olduğu ve uluslararası sularda meydana gelen kazalarda, sadece geminin bağlı olduğu devletin kovuşturma yetkisi olduğu tezini savundu. Fakat bu teze açık denizlerde olan çatmalarda, batan geminin bayrağını taşıdığı ülkenin farazi ülke toprağı sayılması ve olayın Türkiye toprağı sayılan Bozkurt üzerinde gerçekleşmesi nedeniyle Türkiye’nin bu suçun sanıklarını kovuşturma yetkisinin olduğu teziyle karşı çıkıldı.

Bu dava sonucunda Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı davranmadığı kabul edildi ve karar Lotus Prensibi veya Lotus Yaklaşımı olarak literatüre geçti. "Açık Denizlerin Serbestliği İlkesi" adı altında ise 1958 tarihli "Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi’’nde sözleşmeye taraf tüm ülkeler için kural haline getirildi.

Mahmut Esat Bey, Türk tezine güveniyle kazandığı bu dava sonrasında Bozkurt soyadını aldı.