Pilotsuz bir uçakla seyahat eder misiniz? Pilotsuz bir uçakla seyahat eder misiniz?

Pilotsuz bir uçakla seyahat eder misiniz?

Pilotsuz bir uçakla seyahat eder misiniz?

19/12/2019 11:23

TEI'de teknik lider olarak çalışan Müjdat Aslan, TEI POST'un son sayısında "Emniyete Muhtacız" başlıklı bir yazı kaleme aldı
BU HABERİ
PAYLAŞ

TUSAŞ Motor Sanayii AŞ'nin (TEI) dergisi "TEI Post"un son sayısında (135) TEI’deki son gelişmelerle ve haberlerle beraber çeşitli konulardaki yazılara da yer verildi.

"TEI POST" dergisinin son sayısına, uygulamamızın dergi bölümünden ulaşabilirsiniz.

Tasarım Bütünlüğü ve Uçuşa Elverişlilik Kıdemli Takım Liderliğinde teknik lider olarak çalışan Müjdat Aslan’ın sistem emniyeti mühendisliği yaklaşımı ile psikoloji arasındaki bağı göz önüne alarak kaleme aldığı uçak emniyeti ile ilgili yazısını yazısını Savunma Sanayii Dergilik takipçilerine sunuyoruz:

Emniyete Muhtacız

Pilotsuz bir uçak ile seyahat eder misiniz? Pilotsuz bir uçak ile Barselona’ya seyahat eder misiniz? Pilotsuz bir uçak ile ana vatanında Tapas yemek için Barselona’ya seyahat eder misiniz?

Bu üç farklı sorunun kendinize yöneltildiğini düşünün ve cevaplayın. Pilotsuz uçak ifadesi, ne kadar arka planda kalırsa korkularınız o kadar baskılanacağından teklifi kabul etme ihtimaliniz o kadar artacaktır. Peki, bu nasıl olur? Nedir kararlarımızı etkileyen?

Pilotsuz hava araçları pek yakında hayatımıza girecekler. Fakat henüz 78 79 aşılamamış bir engel var. O da yolcuları bu araçlara binmeye ikna etmek. Yatırım bankası UBS’in yaptığı bir ankette; katılımcıların %54’ü, pilotsuz bir hava aracı ile yolculuk yapmak istemeyeceklerini söylemiş. Aynı ankette, yalnızca %17’lik bir kesim bu tür bir uçuşa gönüllü olmuş. Bu da havayolu şirketlerinin ikna etmeleri gereken ciddi bir kitlenin olduğunu gösteriyor. Havayolu şirketlerinin; pilotsuz bir uçuşla 1 milyar doları yakıttan, 3 milyar doları eğitimden ve 31 milyarı da çalışan tasarrufundan sağlanan, toplamda 35 milyar dolarlık bir kazanç elde edecekleri söyleniyor. Fakat kaybedecekleri yolcular, bu kazancın çok daha ötesinde bir kayba da götürebilir diye ekleniyor. Burada asıl soru şu; kaybedilen şey yolcular mı yoksa yolcuların havayolu taşımacılığına dair reaksiyonlarındaki olumlu tutum mu?

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi

Abraham H. Maslow'un, 1943-1954 yılları arasında geliştirdiği ve insanların ihtiyaç duyduklarını piramit yapıda hiyerarşik bir sıralama ile sunduğu psikolojik motivasyon kuramı, günümüzde "Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi" ismiyle popüler kuramlar arasında yer almaktadır. Maslow'a göre ihtiyaçlar, bir kişinin belli bir şekilde davranması için motivasyon kaynağı olarak önemli rol oynamaktadır. Bir ihtiyaç ne kadar temelse, bu piramit yapıda o kadar aşağı bir seviyede yer alır. Yine aynı şekilde bir ihtiyaç ne kadar karmaşıksa, piramitte de o kadar yukarı seviyede yer alır. Temel ihtiyaçlar daha çok fiziksel iken, karmaşık ihtiyaçlar, psikolojik ve sosyal olarak göze çarpmaktadır. Orijinal ihtiyaçlar sıralaması, piramitin en aşağısından en yukarısına kadar sırasıyla aşağıdaki gibidir; fizyolojik İhtiyaçlar (nefes alma, su içmek, yemek, uyku vb.), emniyet ihtiyacı (maddeden korunma, güvenlik, yasa / kural, korku hissi yaşamamak), sevgi / ait olma (arkadaşlık, aile, mahremiyet vb.), itibar (saygınlık kazanmak, özgüvenli olmak vb.) ve kendini gerçekleştirme.

Gerek günlük hayatımızda gerekse iş hayatımızda yeri büyük olan bu hiyerarşik yapıya ve ihtiyaçlara odaklanmak, piramitin neresinde tıkanıp kaldığımızı bulmamız konusunda bizlere yol gösterecektir. Bu piramit; işverenlerin çalışanlarını hangi noktada motive etmeleri konusunda oldukça verimli bir analiz metodu geliştirme kaynağı olabileceği gibi, çalışanların da kendi motivasyonlarındaki düşüşü etkileyen sebepleri bulmaları konusunda yardımcı olacaktır. Psikolojik danışmanlıkta “Uyku düzeniniz nasıl? İştahınız yerinde mi? Aile durumunuzdan bahsedebilir misiniz?” gibi ilk seans sorularının genelde bu piramitin basamakları çevresinde geliştirilmiş olmaları bile, bu ihtiyaçlar ilişkisinin ne kadar çok yönlü kullanılabileceğinin kanıtıdır.

Bu yazıda amacım; sistem emniyeti mühendisliği yaklaşımı ile psikoloji arasındaki bağı göz önüne alarak, "emniyet" kavramını, psikoloji kuramlarıyla desteklemek olduğu için, diğer ihtiyaçları bir kenara bırakıyor ve piramitin ikinci seviyesinde, temel ihtiyaçlar kategorisinde bulunan emniyet ihtiyacı üzerinde durmak istiyorum.

Emniyet kavramı, uzun uzadıya birçok tanımla literatürde sunulmuş durumdadır. Fakat öz itibariyle, hatadan / tehlikeli durumdan etkilenmeyen, risksiz bölgenin yönetim şeklidir. Öyle bir yönetim şekli ki; bu bölgede belirsizlik, karmaşa ve kaygı yoktur. Tüm kontrol kişinin kendisindedir. Mutlak emniyet kavramı mümkün olmadığından bu yönetim şekli, Platon’un devlet anlayışı misali entropi etkin evrenimizde gerçekleşememekte fakat tüm kontrol olmasa da kontrolün çok büyük bir oranı kişinin elinde olabilmektedir. Bu da; risklerin minimum seviyede tutulduğu, belirsizliğin az olduğu ve karmaşanın iplerinin düzenin eline geçtiği bir bölge oluşturmak demektir. Yönetim şeklimiz "mutlak emniyet" olmasa da "kabul edilebilir seviyede emniyettir".

Emniyet mi? Güvenlik mi?

Türkçe kaynaklar incelendiğinde; orijinalinde Maslow'un ikinci temel ihtiyaç olarak belirttiği "safety needs" olmasına rağmen, bu "güvenlik ihtiyacı" olarak Türkçe‘ye çevrilmiştir. Hâlbuki İngilizce’de "security" ve "safety" kavramları ayrı anlamlara gelmektedir. Bu ayrım gözetilmeden yapılan çeviriler bu ihtiyacın özünün kavranmasının da önüne geçmektedir. Güvenlik kavramı, kasıtlı tehlikelerden korunma seviyesini temsil etmektedir. Emniyet kavramı ise; kasıtlı - kasıtsız tehlikelerin oluşturduğu daha büyük bir kümede, risk seviyesinin minimum seviyede tutulduğu bir son hali ifade etmektedir. “İngilizce – İngilizce” The American Heritage sözlüğünde, güvenlik kavramının emniyeti sağlayacak araçlar olarak tanımlanması, emniyetin; güvenliği kapsadığının kanıtı olarak gösterilebilir. Şayet yalnızca güvenlik ihtiyacı olarak nitelendirirsek, birçok kişinin tüm güvenlik önlemleri alınmasına rağmen lunaparklardaki adrenalin yüklü dev oyuncaklara binmemesini açıklayamazdık. Emniyet (safety) ihtiyacı genel olarak, kişilerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlayan koşullara sahip olma ihtiyaçlarıdır. Kişinin kendisini güvende hissetmesi ise, ancak ve ancak risklerin minimum seviyede tutulduğu bir son hal ile mümkündür. Bu ihtiyacımızdan dolayı; bir evimiz, SGK primimizin ödendiği bir işimiz olsun istemekteyiz. Hatta gerçekleşme ihtimali çok düşük olan kazalara ya da bagaj kayıplarına karşı yolcu sigortası yaptırmamızın altında da bu ihtiyaç yatmaktadır. Kaza haberini okuduğumuz bir firmadan bilet almayışımız, sağlığa zararlı denildi diye yemekten vazgeçtiklerimiz ya da özgeçmişimizi sertifikalarla renklendirdiğimizde yeni iş bulmamızın daha kolay olacağına olan inancımız hep bu emniyet ihtiyacımızın motivasyonunda şekillenen davranış biçimlerimizdir.

Bu kavram mühendislik aktivitelerinde de, oldukça önem taşımaktadır. İnsanları hedef müşteri kitlesi olarak kabul eden tasarımların, "emniyet ihtiyacı" özelinde kurgulanmış olması talebi artıracaktır. Zira insanlar; sürekli kazaya adı karışan bir havayolunu tercih etmez, her kullanmak istediğinde evde yangın çıkartan bir elektrikli cihazı kullanmaz ya da freninin tutmama ihtimali yüksek olan bir araçla yokuş aşağı inmez.

Havacılık sektörü, tasarım aktiviteleri arasında emniyet ihtiyacını en çok göz önünde bulundurması gerekenlerdendir. Zira hava araçları, insanoğlu için başlı başına risk kaynağıdır. Özgül fobiler arasında revaçta olan yükseklik korkusunu göz önünde bulundurursak, insanların hava araçlarına öyle kolay kolay binmesini beklemek oldukça zordur. Günümüz hava trafiğinin yoğunluğuna rağmen, halen birçok kişi (örneğin ABD vatandaşlarının %17'si), uçuş korkusu yüzünden uçağa binmemektedir.

İhtiyaçlar hiyerarşisi işleyişinde, bir alt basamaktaki ihtiyaç karşılanmadan bir üst ihtiyacın giderilmesi mümkün değildir. Bu sebeple, piramitin en üstündeki kendini ispat etme basamağına gelebilmek için, alttaki basamakları aşmak gerekecektir. Bu işleyiş, kullanıcı davranışlarında da kendini göstermektedir. Örneğin; pistonlu veya turboprop motorları bulunan uçaklar, çıkarttıkları ses ve yüksek hızda dönen pervanenin etkisiyle daha az emniyetli algısı yaratmaktadır. Bu sebeple, yolcular bu uçakları mümkün olduğunca tercih etmemektedir. Bu tür uçakları bulunan havayolları, bu soruna fiyatlarını ciddi anlamda düşürerek çare üretmişlerdir. Yaptıkları tam olarak, temel ihtiyaçlar kategorisindeki ilk sırada gelen fiziksel ihtiyaçları devreye sokmaktır. Gelir düzeyi düşük bireyler, maksimum tasarruf yönünde harcama eğilimindedir. Bunun sebebi, fizyolojik ihtiyaçlarının tam karşılanamamasından korkmalarıdır Bunlar karşılanamadığında, ikinci basamak (emniyet) bir anlam ifade etmeyecektir. Bu sebeple, insanlar emniyetten fedakârlık etmektedirler. Bu durum; peşinde yırtıcı bir hayvan olan insanın, uçurumdan aşağıdaki nehre düşünmeden atlamasının arkasında yatan bilincin farklı bir sürümüdür. Pilotsuz uçuşlar için, şu an gündemdeki ikna metodu da budur: “Bilet o kadar ucuz olmalı ki, diğer taşımacılık yöntemleri arasında fiziksel ihtiyaçlar için en çok tasarruf ettirebilen havayolu olup yolcuları ikna edebilelim.”

Havayolu şirketlerinin reklamlarını izlediğimizde de emniyet ihtiyacı özelinde birçok algı içeriği olduğunu görürüz. Virgin Atlantic Airways’in reklamında; sürekli yere düşen maddeler ve onları kurtaran bir el, tam olarak bizlerdeki emniyet ihtiyacına denk gelmektedir. Rahat koltuklarda sıfır sarsıntıyla uyurken üzeri örtülen yolcular, kabin ekibinin muntazam düzenli kıyafetleri ve yolcuları rahatlatmaya çalışan bir pilot. Hepsi, temelde her şeyin yolunda olduğuna ve öyle devam edeceğine sizleri inandırmaya çalışan sürecin öğeleridir.

Tüm standartları ve havacılık emniyeti literatürünü bir kenara bırakıp, yalnızca Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi gerçeğinden dolayı dahi, tüketicilerin emniyet ihtiyacı göz önüne alınarak tasarım çalışmalarında "sistem emniyeti" aktivitelerine yer verilmelidir. Piramitin bir üst kademesine geçebilmek için, mevcut seviyedeki ihtiyacın karşılanma zorunluluğu olduğunu göz önüne alırsak, emniyet ihtiyacı karşılanmayan tasarımlar; tüketici tarafınca sevilmeyecek, saygınlık kazanamayacak ve kendini gerçekleştirebilen (amacına ulaşabilen) bir tasarım olamayacaklardır.

Bir Psikolojik Vaka: Germanwings

24 Mart 2015 tarihinde, Barselona’dan Düsseldorf’a gitmek için havalanan A320 tipi uçak, seyir irtifasında rotası içinde ilerlerken bir anda hızla alçalmaya başlayarak Güney Fransa’da dağlara çarpmış ve 150 kişi hayatını kaybetmişti. Hiçbir acil durum çağrısı yapılmadan bir anda irtifa kaybetmeye başlayan uçakta, ne olmuştu da her şey yolunda görünen bir yolculuk bir anda trajediye dönüşmüştü? Fransız Sivil Havacılık Emniyet Araştırması Otoritesi’nin (BEA), Mart 2016’da yayımladığı raporu özetleyecek olursak; 149 kişi, psikolojik sorunları olan bir yardımcı pilotun intihar kararının kurbanı olmuştu. Havacılık sektöründe infial yaratan bu kaza, bugüne kadar kayıtlara geçmiş insan kaynaklı kazalardan çok farklıydı. Çünkü bugüne kadar, hep hata üzerine sonuçlanan kazalar ele alınmıştı. Fakat bu kazada hata yoktu, her şey tam olarak bilinç haliyle gerçekleştirilmişti. Germanwings Havayolları'nda çalışan Andreas Lubitz isimli ikinci pilot, çocukluğundan beri havacılık tutkunuydu. Montabaur’da geçen çocukluğu boyunca, uçuş kulübünde zaman geçirmiş ve planör uçurmuştu. Lufthansa’nın uçuş akademisine kabul edilen Lubitz, Bremen’e yerleşmişti. Montabaur gibi küçük bir kasabada yetişen Lubitz, Bremen’e yerleşmesiyle birlikte değişen yaşam koşullarına ayak uyduramamış ve kasabasına geri dönmüştü. Montabaur’da gördüğü psikiyatrik tedavi sonrası konulan teşhis ise, temelsiz başarısızlık korkusuydu. Bir süre tedavi gören Lubitz, doktorundan düzeldiğine dair rapor alarak uçuş akademisine kaldığı yerden devam etmişti. Akademiyi tamamlar tamamlamaz Germanwings Havayolları'nda ikinci pilot olarak işe başlayan Lubitz, Düsseldorf’a taşınmıştı. Sevgilisiyle aralarındaki sorunlar ve yaşam koşullarının yeniden değişmesi, Lubitz’i psikolojik anlamda olumsuz etkilemişti. 2014 yılında tekrar psikiyatristi ile görüşmeye başlamış ve tedavi sürecine girmişti. Fakat ne Lubitz bu durumu havayollarına bildirmişti, ne de hasta mahremiyeti ilkesi sebebiyle özel doktoru. Tüm bu olay örgüsü, planlı ve bilinçli bir intihara sürüklenişin temelini oluşturmuştu. Kokpit ses kayıtlarında; tırmanış sırasında Kaptan Pilot Patrick Sondenheimer’ın iniş özelinde birkaç noktaya değinmesi üzerine Lubitz’in, “göreceğiz” gibi ifadeler kullandığı ortaya çıktı. Bu da intiharın planlı olduğu kanısını güçlendiriyordu. Kaptan pilotun lavaboya gitmek için kısa bir süreliğine kokpit dışına çıkmasını fırsat bilen Lubitz, Fransa’nın güneyindeki dağlara doğru hızla alçalmaya başlamıştı. Olası bir sabotaja karşı, kokpit içerisinden kilitlendiğinde dışarıdan açılamayan kokpit kapısı tasarımı, Kaptan pilotun ve diğer kabin ekibinin kokpite girip müdahale edebilmesinin önüne geçmişti. Sonuç 144 yolcu, 6 mürettebat ve bir dağın yamacında parçalara ayrılmış A320 tipi bir uçak. Şimdi tekrar başa dönüp şu soruyu soralım: Pilotsuz bir uçak ile seyahat eder misiniz? Emniyette kalın.