Osmanlı-Almanya ittifakının arka planındaki neden: savunma sanayii (röportaj) Osmanlı-Almanya ittifakının arka planındaki neden: savunma sanayii (röportaj)

Osmanlı-Almanya ittifakının arka planındaki neden: savunma sanayii (röportaj)

Osmanlı-Almanya ittifakının arka planındaki neden: savunma sanayii (röportaj)


21/01/2020 17:21

Dr. Naci Yorulmaz, Osmanlı-Almanya ittifakının arka planındaki nedenin savunma sanayii olduğunu söyledi.
BU HABERİ
PAYLAŞ

II. Abdülhamid dönemi Osmanlı-Almanya silah ticareti üzerine doktora yapan ve bu konuyu detaylarıyla anlattığı "Büyük Savaşın Kara Kutusu" isimli kitabı kaleme alan Dr. Naci Yorulmaz, Osmanlı-Almanya ittifakının arka planındaki nedenin savunma sanayii olduğunu ifade etti.

Savunma Sanayii Dergilik'e konuşan Yorulmaz, şunları söyledi:

I. Dünya Savaşı’na giden süreçleri analiz ederken bilinmeyen ciddi noktalar var, karanlık kaldığını düşündüğümüz noktalar var. Neden Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile birlikte bu savaşa girdi?

Bu sorunun cevabını siz 1910’lardan veya 1909’lardan anlamaya çalıştığınızda o karanlık noktaları çözemezsiniz. O karanlık noktaları çözmek için müracaat etmemiz gereken tarih, 1880’lerdir, 1870’lerdir. Ama aynı zamanda müracaat etmemiz gereken kaynak, bu anlamda benim kara kutu olarak tabir ettiğim savunma sanayisidir, silah ticaretidir.

"Kimin silahı elinizdeyse, onun gibi savaşır, onun gibi hedefe kilitlenirsiniz"

Çünkü silahı kimden alıyorsanız, askerinizi hangi doktrinle eğitiyorsanız, onunla ittifak kurmak bir bakıma sizi süreçte sizi zorunlu hale getiriyor. Kimin silahı elinizdeyse, kimin eğitimiyle siz askerinizi, subayınızı eğittiyseniz onun gibi savaşır, onun gibi hedefe kilitlenirsiniz. O anlamda I. Dünya Savaşı’nı çözmek için bakmamız gereken kara kutu savunma sanayisidir.

Hatta I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu Almanya’yla ittifak halinde savaşa dahil oldu. Klasik, herkesin kullandığı cümle: Almanya kaybettiği için biz de kaybettik. Böyle bir şey var mı yok mu sorusunu biz tabii tarihçi olarak aramadık.

Bizim aradığımız şey şuydu: Savunma sanayisinde Almanya’ya bu kadar bağımlı ve bağlı olan Osmanlı İmparatorluğu’nun başka bir çıkış yolu olabilir miydi? I. Dünya Savaşı’nı siz bir sonuç olarak ele aldığınızda, I. Dünya Savaşı’na giden süreci sadece 1910’lardan itibaren tartışmaya başladığınızda ben hata edeceğimizi savunuyorum.

I. Dünya Savaşı’ndaki ittifak ilişkilerini 1871 Prusya-Fransa Savaşı’ndan başlatmanız gerekir diye bir düşüncem var. Benim genelde tarihçilerle konuştuğumuzda öne sürdüğüm tez bu. Yani Sait Halim Paşa’lar vs. o dönemden, 1910’lar, 11’ler, 12’lerden başlayarak I. Dünya Savaşı’nı analiz ettiğimizde, özellikle ittifak ilişkilerini analiz ettiğimizde bir boşluk yaratacağımızı düşünüyorum.

Osmanlı İmparatorluğu bir nüfuz alanı olarak nasıl ele alınması gerekirdi? 

1870’lerden sonra Almanya artık Avrupa’daki büyük devletler sahnesine çıktığında karşısında boş bir alan görmedi. Afrika’da yoktu, Uzak Doğu’da zaten yoktu, Amerika kıtasında da yoktu.  Kendisine bir alan olarak, bir nüfuz alanı olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu gördü.

Osmanlı İmparatorluğu bir nüfuz alanı olarak nasıl ele alınması gerekirdi? Alman Dışişleri bu soruyu sorduğunda kendisine savunma sanayisi ve askeri danışmanlar aracılığıyla girilmesi gerekir şeklinde bir cevap buldu aslında.

Bu ittifak ilişkisinin 1880’lerdeki Bismarck ile yapılan görüşmeler ve akabinde Osmanlı İmparatorluğu’na gelen askeri danışmalar, sivil danışmanlar ve onların eğitiminden geçen genç subaylar ve onların eğitiminden hem payitahttaki okullarda hem de Almanya’da uzun süre kalarak elde etmiş oldukları Alman askeri doktrinini, Prusya askeri doktrinini Osmanlı İmparatorluğu’na bir şekilde aktararak sistemi tabiri caizse Almanlaştırarak bir, nasıl diyelim, gelişme kaydetti. Böyle olduğu için de Osmanlı İmparatorluğu kendisini çok iyi bildiği ve kendisini de çok iyi bilen bir sistem ittifakı içerisinde buldu.

"Alman sisteminden ayrılıp başka bir sisteme geçmek bizim için imkansızdır"

Ben çok net olarak şunu söyleyebilirim: Hiçbir devlet kendisinin bütün askeri sırlarına vakıf olan bir devletle savaşmak istemez. Mahmut Şevket Paşa’nın çok net bir ifadesi var; diyor ki: Biz yaklaşık 30 yıldır Alman eğitim sistemiyle eğitildik. Ordumuz Alman silahlarıyla yaklaşık 30 yıldır teçhiz edildi.  Artık bu saatten sonra Alman sisteminden ayrılıp başka bir sisteme geçmek bizim için imkansızdır diyor. Bu çok gerçekçi bir yorum aslında.

Yani bütün tahkimatlarınızın detayına varıncaya kadar bütün bilgilere sahip olan bir devletle siz savaşmazsınız, sizin bütün sırlarınıza, askeri sırlarınıza vakıf olan bir devleti, Almanya, karşınıza almazsınız. İngiltere veya Fransa da bütün bilgileri düşmanında olan bir Osmanlı İmparatorluğu’nu da kendi yanında bir müttefik olarak tutmaz.

O yüzden I. Dünya Savaşı ittifakını yaratan süreç savunma anlaşmalarıdır diyoruz biz. Yani Osmanlı İmparatorluğu’nun II. Abdülhamid döneminden itibaren Almanya’yla, İtalya’yla, Fransa’yla, İngiltere’yle imzaladığı silah anlaşmaları ittifak sürecini şekillendiren imzalardır.