"Hedefimiz orta vadede ithalatı azaltmak" "Hedefimiz orta vadede ithalatı azaltmak"

"Hedefimiz orta vadede ithalatı azaltmak"

"Hedefimiz orta vadede ithalatı azaltmak"

02/02/2020 17:20

EUTO Energy Genel Müdürü Ali Karademir, EUTO Energy'nin faaliyetlerini ve hedeflerini anlattı
BU HABERİ
PAYLAŞ

Teknopark İstanbul tarafından 3 ayda bir yayımlanan "Target" dergisinin 4. sayısında, EUTO Energy Genel Müdürü Ali Karademir, EUTO Energy’nin üretimeri ve hedefleri hakkındaki görüşlerine yer veriliyor.

Target dergisinin 4. sayısına, mobil uygulamamızın dergi bölümünden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.

Dergide yer alan “Hedefimiz Orta Vadede İthalatı Azaltmak” başlıklı yazıyı, takipçilerimize sunuyoruz:

Hedefimiz Orta Vadede İthalatı Azaltmak

Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi’ne akıllı şebekeleri geliştiren bir projeyle üç yıl önce giriş yapan ve projesini geliştirerek ürüne dönüştüren Ali Karademir, Euto Energy adıyla birkaç yıldır Teknopark İstanbul firması olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Milli bir projeyle pazara oldukça iddialı giren Euto Energy’nin en büyük dezavantajı ise pazarı çok güçlü uluslararası şirketlerin kontrol ediyor olması. Euto Energy kurucusu Ali Karademir, “Bu zorluğu, pilot uygulamalarla, demolarla ya da sahada varlığı olan uygulayıcı firmalar üzerinden pazara giriş yaparak aşmaya çalışıyoruz” diyor.

Yaklaşık üç yıl önce akıllı şebekelerdeki protokoller için bir geliştirme platformu yaptıklarını ve bu proje ile Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi’ne girdiklerini söyleyen Ali Karademir, aradan geçen süre zarfında projeyi ürüne dönüştürerek ve bir Alman firmayla stratejik iş birliği yaparak yurt dışında önemli çalışmalara imza attı. EUTO Energy adıyla şirketleşerek Teknopark İstanbul’da kendi ofislerine taşındıklarını söyleyen Ali Karademir, çok niş alanda Türkiye’de emsali olmayan ve neredeyse hepsi ithal edilen bir cihaz ürettiklerini şu sözlerle anlatıyor: “Enerji otomasyonu alanında çalışıyoruz, akıllı şebekeler alanında yazılım donanımlar geliştiriyoruz. Altı kişiden oluşan bir ekibimiz var. Bir yandan kendi ürünlerimizi geliştirirken bir yandan da başka firmaların ürünlerini geliştirmede onlara ya destek oluyoruz ya da tam ürün tasarımı projeleri yapıyoruz. Biz, orta yüksek gerilim sahalarını hedefleyerek bu ürünü geliştirdik. Oradaki enerjinin yönetimi, otomasyonu anlamında ürün geliştiren Türkiye’de nadir firmayız. Çok spesifik bir alanda çalıştığımız için de aslında hem Türkiye’de hem de yurt dışında yaptığımız çalışmalarda karşılık bulabiliyoruz. Böyle bir avantajımız var. Bugün Türkiye’de kullanılan cihazların neredeyse hepsi ithal edilmiştir. Bu seviyede bunu yerli olarak Türkiye’de geliştiren tek firmayız diyebilirim.”

Milli ürün yüzde 80 maliyet avantajı sunuyor

Türkiye’de uluslararası firmaların, özellikle orta ve küçük ölçekteki firmalara sunduğu maliyetle, onların ihtiyaçları arasında bir orantısızlık söz konusu. Dolayısıyla bu elektrik otomasyonu ve elektrik enerji üretim sistemleri, efektif bir şekilde uygulanmıyor ya da düzgün uygulanamıyor. Biz daha modüler ve düşük maliyetli bir çözüm ortaya çıkardığımız için o alanı pazar hedefi olarak belirledik. Dolayısıyla sahaya ilk giriş stratejimizin daha çok orta ve küçük ölçekli organize sanayi bölgeleri ve elektrik dağıtım şirketlerinin uygulamaları üzerinden olmasını planlıyoruz ve buradan daha büyük ölçekli şirketlere doğru ilerlemeyi düşünüyoruz. Ali Karademir, ürettikleri milli cihazın, şu an kullanılan ithal cihazlardan daha gelişmiş bir modül olduğunu ve muadillerine göre yüzde 80’e yakın maliyet avantajı sunduğunun altını çiziyor.

Üç yılda seri üretim aşamasına geldi

Şu an ürünün tasarım ve geliştirme alanından çıkıp, satış alanına geçme arifesinde olduklarını söyleyen Karademir, süreçle ilgili şu bilgileri veriyor:

“Zor bir sürece girdiğimizin farkındayız. Çünkü sektör devlerinin domino ettiği, bu kadar özel bir alanda ufak bir firma olarak varlığımızı kanıtlama ve bir şekilde bu pazarın içerisine dahil olmaya çalışıyoruz. İlk etapta uzunca bir süre sadece yurt dışında çalıştık. Bütün kazancımız yurt dışından oldu. Hatta o dönem şirket ölçeğine göre Teknopark İstanbul içerisinde yüksek ihracat yaptığımızla ilgili olarak yönetimden de geri dönüşler almıştık. Son birkaç yıldır Türkiye’de de bazı büyük çapta işlere giriştik. Kendi ürünlerimizi de hem Türkiye’de hem dünyada aynı anda satmaya çalışıyoruz. Türkiye’de sektördeki diğer üretici firmalarla ortak çalışmalar yapıyoruz. Biz onların sistemlerine katkıda bulunurken aynı zamanda daha bütüncül bir sistemi de beraber kurabilecek bir kurguyu oluşturuyoruz. Böylece Avrupa ve Amerika menşeli sektörün devleriyle daha iyi bir rekabet ortamı oluşabiliyor.”

Orta vade hedefimiz, ithalatı düşürmek

Türkiye’de başı çeken büyük firmalar aracılığıyla bir şekilde sahaya giriş yapmak için görüşmeler yaptıklarını söyleyen Karademir, “Bizim yapmak istediğimiz; yabancı firmaların ürünü olsa bile, bizim katkı sağladığımız kısımları da mevcut sisteme entegre ederek bütüncül çözümler sunabilmek” diyor ve ekliyor: “Türkiye’de hem kendimiz hem de ortaklarımız aracılığıyla bir şekilde mevcut algıyı kırıp, ithalat oranını düşürmeyi hedefliyoruz. Önceliğimiz, kendi ürünlerimizi satarak ve sahada uygulayarak büyümek. Orta vadedeki hedefimiz; kendi ürünleriyle var olmuş, hem Türkiye’deki ithalat oranını kırmış hem de iyi bir ihracat oranına erişmiş bir firma olmak.

Cihazın Tasarım ve Yazılımı Yerli İmkânlarla Geliştirildi

Ürettikleri cihazın milli bir teknoloji olduğunu söyleyen Karademir, “Cihazların yüzde 100 tasarımını biz yapıyoruz ve yazılımı bize ait. Türkiye’de zaten üretimi olmayan elektronik komponentler ve elektronik kartları yurt dışından temin ediyoruz. Değer bazında baktığımızda yüzde 80’i milli imkanlarla sağlanıyor, yüzde 20’lik bir oranı da ithal parçalardan oluşuyor” diyor.

İlk cihazlarını Güney Amerika’daki alanlarında kullanılmak üzere Güney Amerikalı bir firmaya sattıklarını söyleyen Karademir, Hindistan’daki bir firmayla da görüşme halinde olduklarını belirterek pazar ile ilgili şu bilgileri paylaşıyor: “Türki Cumhuriyetler, Afrika ve Orta Doğu pazarları rekabete daha açık. Amerika ve Avrupa’daki oyuncular köklü geçmişe sahip kuvvetli firmalar olduğu için oraya daha farklı kanallardan girmeyi deniyoruz. Önceliğimiz Türkiye pazarı çünkü Türkiye’de uluslararası büyük oyuncuların domino ettiği ve ithalata bağımlı bir pazar söz konusu."