Harp sanayii, ama nasıl? Harp sanayii, ama nasıl?

Harp sanayii, ama nasıl?

Harp sanayii, ama nasıl?

28/07/2020 09:40

Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra Türk basınında milli savunma sanayii yazı dizisi 2. bölüm
BU HABERİ
PAYLAŞ

"Kıbrıs Barış Harekatı’ndan Sonra Türk Basınında Milli Savunma Sanayii" yazı dizisinin 2. bölümü:

HARP SANAYİİ, AMA NASIL?

Ankara'da 1975 yılının ilk günlerinde düzenlenen bir seminer “harp sanayii” konusunu Türkiye'de ön plana çıkarmıştır. Seminerde bir konuşma yapan Milli Savunma Bakanı'nın, özel sektörün Silahlı Kuvvetlere dönük imalatı için bazı kanunî mevzuat değişiklikleri yapılması zorunluluğuna işaret etmesi ve bu konuda özel kesimin katkısının beklendiğini belirtmesi, seminer tartışmalarının en önemli noktasını teşkil ediyordu.

Türkiye için “harp sanayii” konusunun değişik açılardan önem taşıdığı ortadadır:

1. Türkiye, NATO istatistiklerine göre, modern orduya sahip Batı câmiası ülkeleri içinde savunma giderleri GSMH'ya göre en yüksek oranda olan beş ülkeden biridir.

2. Her geçen gün savunma harcamalarının daha büyük bölümü savaş araç ve gereçleri için kullanılmaktadır.

3. Modern ve ileri bir savunma standardını korumak zorunluluğu nedeniyle Türkiye savunması için dünya “harp sanayii” pazarlarına önemli büyüklükte bir taleple çıkmak durumundadır.

İşte bu noktada dışa bağlılık, hem ulusal kaynakların yurt dışına çıkması ve hem de değişik nedenlerle arzu edilen nitelikte, nicelikte talebin karşılanamaması gibi olumsuz sonuçları ortaya koymaktadır.

Bu, bir ihraç sanayiidir de...

Türkiye'de “harp sanayii” konusunu veya başka bir deyişle “savunma araç ve gereçleri üretimi”ni, sadece iç talep açısından değerlendirmemek gerekir. İç talebin önceliği bulunmakla birlikte, savunma araç ve gereçleri üretiminin günümüzde en ileri sanayi ülkelerinde bile önemli bir ihraç sanayiinin doğmasına ve süratle büyümesine yol açtığı da unutulmamalıdır.

Türkiye'de “devlet fabrikaları” ve “özel sektör” kuruluşlarının geçmişte yurt savunmasına çok olumlu katkılarda bulunduğu bilinmektedir.

Bir kamu iktisadi teşekkülü olarak Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'nun kuruluşundan amaç, “savunma araç ve gereçleri üretimi”ne öncülük etmek ve katkıda bulunmaktır. MKEK bu nedenle savunma araç ve gereci yapacak nitelikte çok zengin bir makine parkına sahip kılınmış, yetenekli ve geniş bir personel kadrosuyla donatılmıştır. MKEK'nun ürettiği savunma araç ve gereçlerinin dış ülkelerde bile talep bulması, ulaştığı kalitenin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak zamanla MKEK'nun üretim faaliyeti beklenmeyen yönlere dönmüş; savunma araç ve gereçleri üretimine yetenekli pahalı tesisleri ve bu amaçla yetişmiş personeli iç piyasa için küçük sanayi kuruluşlarının bile ürettiği malları üretmeye başlamıştır. Hâlen MKEK'nda önemli bir kapasite âtıl durumdadır veya Türkiye'de başka kuruluşlarca üretilebilecek malların üretimi için kullanılmaktadır. “Harp sanayii” konusunda orta ve uzun vadeli plânlar hazırlanırken, ilk yapılacak iş, kısa dönemde MKEK'nda mevcut kapasiteyi üretime yöneltmek olmalıdır.

Öncelikleri bilelim

Hükümetimizin ve ordumuzun yetkililerinin özel sektörün öteki ekonomik ve sosyal alanlarda olduğu gibi harp araç ve gereçleri üretimine büyük katkılarda bulunabileceği konusundaki görüşleri memnunluk vericidir. Özel sektörün bir bütün olarak birlik ve beraberlik içinde yurt kalkınmasına ve savunmasına ilişkin her konuda olduğu gibi bu konuda da kendisinden beklenen sorumlulukları ciddiyetle üstleneceği şüphesizdir. Ancak, savunma araç ve gereçleri üretimi için kısa ve uzun vadeli plânlamaya geçerken önce hükümetimizin ve ordumuzun yurt içi üretimindeki öncelik tercihlerinin açıklıkla ortaya konulması gereklidir.

Önce envanter yapılmalı

İkinci aşamada bu tercihlere cevap verebilecek ulusal sanayi gücünün envanteri yapılmalıdır.

İşte bunlardan sonradır ki, özel sektörden hangi alanlarda, ne nitelik ve nicelikte katkı beklendiği tesbit edilecek ve bu bekleyişin gereği mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilebilecektir. Konunun özelliği nedeniyle yukarıda değinilen ciddi araştırma ve plânlama aşamalarında geçilmeden tartışmalara girmekte yarar yoktur.

Milliyet / 22 Ocak 1975