Güzel akıl, parlak zeka Güzel akıl, parlak zeka

Güzel akıl, parlak zeka

Güzel akıl, parlak zeka

18/01/2021 17:09

Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra Türk basınında milli savunma sanayii yazı dizisi 3. bölüm
BU HABERİ
PAYLAŞ

Ankara Ticaret Odasınca düzenlenen "Milli Harp Sanayii" konulu seminerin ürünlerini birkaç günden beri gazetelerde okuyoruz, radyolarda dinliyoruz, televizyonda seyrediyoruz. Bu seminerde konuşan ya da konuşturulan kişilerin söyledikleri ticaret odasının amacına pek uygun ve kısaca şu:

 - Bir Milli Harp Sanayii kurulmalı ama özel sektör öncülüğünde olmalı. Özel sektör bu işe hazır!

Yeni bir tatlı pazarı tezgahlamak isteyen sermaye sınıfımız kolları sıvamış görünüyor. Hem bu kez "Vatan, Millet, Sakarya" üstüne oluşturulacak girişimlerin müşterisi önceden hazır. Bir ülkede silah endüstrisi kuruldu mu kimdir müşteri? Sokaktaki vatandaş uçak, makineli tüfek, tank, top alacak değil ya? Savaş silahları üretiminin müşterisi devlettir. Yaptığını devlete satarsın, böylece zarar denen kavram birinci günden silinir. Özel sektör, zararına çalışacak, hatta kârsız yaşayacak bir yapıda olmadığına göre yüce devletimiz Odalar Tüccar-ı Muteberanına şimdiden teminatlı bir pazarın kapılarını açmalıdır.

Güzel akıl, keskin zekâ, parlak buluş! Böylece sermaye sınıfıyla devlet ve ordu, sinai - askeri bütünleşmeye yönelir, faşizmin alt yapısı da oluşur. Bir yandan teminatlı kâr, öte yandan güvenli siyasal ortam sağlanır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'de devlet eliyle sermayeci yaratmak için parlak formüller bulunmuştur. Hazinenin olanaklarını bazı iş bilir kişilere aktarmak için kullanılan formüllerden en geçerlisi hangisidir? Devlet ya da devletin herhangi bir kurumu, Sümerbank, Etibank, Makine Kimya Endüstrisi ve benzeri bir kamu iktisadi girişimiyle bazı akıllı iş adamları bir ortaklık kurarlar. Gerekirse halktan para toplanır.

Ne var ki ortaya çıkan şirketin sermayesi, kefaleti, teminatı hep devletin sırtına binmiştir. Buna karşılık özel sermaye kesiminden açıkgöz birkaç kişi şirketin yönetimine, bütün parasal olanaklarına, karar kademelerine egemendir. Böylesine kurulan şirketin yönetim kurulları da siyasi arpalıktır. Tutucu siyasi partilerden seçim kazanamamış eski mebuslarla, sermaye sınıfına kafaca yatkın birkaç emekli general de yönetim kurulları koltuklarına oturdular mı; gel keyfim gel...

Türkiye'de bu formülle kurulmuş yüzlerce şirket vardır.

Ama Türkiye'de olmayan şey, gerçek bir kalkınmadır. Çeyrek yüzyıl içinde ne sanayileşebildik ne komşularımızı aşabildik. Dışa bağımlı bir sermaye sınıfı üreterek kendi kendimizi aldattık. Ulusal savaş endüstrimizi kuramadık; var olanı da geliştiremedik hatta durdurduk. Siyasal alanda birbirimizi

yedik, askeri darbelerle, olağanüstü mahkemelerle ve sık sık kurulan darağaçlarıyla geldik bugünlere... Bütün bu kargaşa ve çatışma, ülkeyi yirmi beş yıldan beri yöneten ve giderek zenginleşen egemen sermaye sınıflarının suçundan ve günahından başka nedir?

Şimdi de Ankara Ticaret Odasınca düzenlenen seminerde, ulusal savaş sanayiini özel sektör öncülüğünde ve akıl hocalığında kurmak için nutuk atanlar da günah işliyorlar.

Mazlum bir ülkede savaş sanayii kurmak, büyük fedakarlık isteyen ve sağlam bir planlamaya oturtulması gereken bir iştir. Özel sektörün piyasa koşullarıyla ilgisi yoktur bu atılımın... Bir toplumda topyekun sanayileşme eylemi varsa silah sanayii de kurulabilir. Bunun için de ulusal gelirin önemli bir bölümünü saptanan amaçlara ayırmak gerekir. Açıkçası kemerleri sıkmak, köklü bir vergi düzeni yaratmak ve:

- Nasıl olsa devlete satıp kazanırım, teminatlı iştir... diye içten pazarlıklı hesaplardan uzak durmak gerekir.

Ülkemizde özel sermaye yelpazesi köklü bir vergi reformunu sürekli biçimde engellemiştir. Özel sermayenin temsilcisi siyasi partiler de devlet hazinesinin olanaklarını, kredi dağıtım politikasını kârı yüksek tatlı işlere yöneltmiş, devlet eliyle kişiyi zengin etmek politikasını uygulamıştır. Hal böyleyken simdi kalkıp: "Milli Harp Sanayii" kurmak yolunda özel sektörü ortaya atmanın anlamını artık sokaktaki çocuklar bile çakıyor.