F-35 ile S-400 arasında ABD - Türk savunma sanayii ilişkisi (röportaj) F-35 ile S-400 arasında ABD - Türk savunma sanayii ilişkisi (röportaj)

F-35 ile S-400 arasında ABD - Türk savunma sanayii ilişkisi (röportaj)

F-35 ile S-400 arasında ABD - Türk savunma sanayii ilişkisi (röportaj)


03/04/2019 14:10

MEF Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu ile röportaj
BU HABERİ
PAYLAŞ

Savunma Sanayii Dergilik takipçileri için MEF Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu ile "F-35 ile S-400 arasında ABD - Türk savunma sanayii ilişkisi" konusunu konuştuk.

Kibaroğlu, Türkiye'nin son günlerde gündeminde olan konu ile alakalı şunları söyledi:

Savunma sanayii açısından önemli bir konu başlığı gündemde şu an. Özellikle Türkiye’nin Rusya ile 2017'nin Aralık ayında S-400 hava savunma sistemlerinin alınmasıyla ilgili yapmış olduğu anlaşmadan bu yana ortaya çıkan durum.

Bu daha öncesinde Türkiye’nin hava savunma sistemleri edinmek konusunda bir Çin firmasıyla yapmış olduğu görüşmeler hem başta Amerika olmak üzere birçok NATO ülkesi tarafından ciddi bir şekilde eleştirilmişti. O süreçte Türkiye, bunun gerekçelerini anlattı ama özellikle de Amerika’nın işte biz verirdik, ya da Avrupa’daki Fransa-İtalya ortaklığının biz size bu imkanları sağlardık demelerine karşın Türkiye bir fırsat vermek istedi ve Çin firması da zaten o sırada teklifini geri çekmişti ve tekrar ihaleye çıktığında Türkiye’nin tatmin edici olarak bulduğu teklif Rus firmasının verdiği S-400 hava savunma sistemi oldu.

Bununla ilgili olarak da işte bir NATO ülkesinin nasıl işte NATO’ya karşı stratejiler üreten veyahut özellikle de Avrupa’nın kuzeyinde bir taraftan NATO manevraları bir tarafta Rus manevraları, askeri tatbikatlarının sürdüğü bir ortamda, gerginliğin sürdüğü bir ortamda Rusya’nın Kırım’ı ilhak ettiği, işte Doğu Ukrayna’da örtülü savaş yürüttüğü ve NATO’yla bir gerginlik yaşandığı dönemde nasıl olur da bir NATO müttefiki olan Türkiye, Rusya’dan S400 hava savunma sistemi alır tartışması var.

Bu tartışmanın bana göre S-400’ün 4 yüzü diye bahsettiğim 4 boyutu var. Bunlardan bir tanesi Türkiye’nin hava savunma sistemine olan ihtiyacı. Bu ihtiyacı Orta Doğu bölgesinde hemen çevremizdeki bütün ülkelerin hava imkanlarının ve balistik füze kapasitelerinin belli bir seviyede olduğunu düşündüğümüzde, geçmişten alınan derslerde, böyle bir hava savunma sistemine ihtiyaç var mı yok mu tartışmasını ben gereksiz buluyorum. Türkiye'nin bir hava savunma sistemi kurmasına muhakkak ihtiyaç var. Burada önemli olan, Türkiye bu ihtiyacını nasıl karşılayacak.

Bize söylenenlerden bir tanesi de, Türkiye'nin Kürecik'te bulunan radar üssü 2010 Zirvesi bünyesinde kabul ettiği bir füze kalkanı projesi var. Amerika'nın kendisi için geliştirdiği antibalistik füze savunma sistemini, 2002 yılında ortaya koyduğu bir teklifle bunu, NATO'nun bir sistemi haline getirmek istedi. Türkiye'de bunun bir parçası. Ama şunu unutmamak gerekiyor, bu füze kalkanı sistemi, Türkiye'nin ortasından doğusuna doğru olan bölgeyi kapsamıyor. Orası, adeta bir aracın kör noktası gibi. 

Bahsettiğimiz bu füze kalkanı projesi, NATO topraklarının büyük bir kısmını koruyor ancak Türkiye'de Ankara'dan batısını koruyabiliyor ve ülkenin doğusunu koruyamıyor. Bunu ilk kez gündeme getiren, bu alanda görev yapmış ve emekli olmuş Alman generalin, 2015'in Haziran ayında Washington'da katılmış olduğum bir konferans sırasında bana söylediği somut bir bilgi.

NATO'nun füze kalkanı sistemi tümüyle operasyonel bir hale gelmesi durumunda bile, bu sistemin koruması altında girmeyen Türkiye'nin doğusunun başka bir hava savunma sistemine ihtiyacı olacak. Bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin hava savunma güvenliğinde bir boşluk oluşmaması açısından en ideal olan durum bu.

Büyük oranda Amerikan silah sistemleri ile donatılmış olan Türk Silahlı Kuvvetleri için akla gelen ilk füze sistemi; Amerikan yapımı Patriotlar. 1990'lı yıllardan bu yana yapılan birçok görüşmede Amerika'nın, farklı gerekçelerle bu sistemleri, Türkiye'nin istediği şartlarda verme konusunda istekli olmadığını, atılan adımlardan anlıyoruz.

Türkiye bu durumu, dönem dönem gündeme getirdiğinde, ABD, ya Türkiye'nin istediği sistemi vermedi ya da kongrenin buna engel olduğunu öne sürdü.

Amerika'nın diğer ülkelere silah sistemlerini hangi şartlarda verdiğine baktığımız zaman, NATO üyesi olmayan Yeni Zelanda ve İsveç gibi ülkelerle ileri seviye askeri teknolojisini paylaştığını görüyoruz. Ama iş Türkiye'ye gelince sanki farklı bir kategoride değerlendiriliyor mesele. Bu durum da belli bir süreden sonra Türkiye için artık kabul edilebilir olmaktan çıktı. 

Sonuç olarak Türkiye, son ihalede S-400 hava savunma sistemini benimsedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da birkaç kez vurguladığı gibi bu süreç artık geri dönülemeyecek bir noktaya geldi.

Bu aşamada Türkiye'nin önüne şu sorunları çıkardılar; siz bu sistemleri alırsanız NATO ile ortak hareket etmekten çıkmış olacaksınız ve F-35 savaş uçaklarını almanız engellenecek. Yaptırımların sadece bunlarla kalmayacağı, Türk savunma sanayii firmalarının, Amerika ile işbirliğinin engelleneceği ve Türkiye'deki F16'ların yedek parçalarının verilmeyeceği gibi çok ciddi yaptırımların uygulanacağı söylendi.

Bütün bu ağır yaptırım iddialarını ciddiye aldığımızda, NATO üyesi olan Türkiye, bu yaptırımlar karşısında daha güçlü bir savunma sanayiine mi sahip olacak, ya da daha mı zayıflayacak, bu konuya bakmalıyız. Türkiye'nin zayıflaması, NATO için olumlu bir durum mu değil mi? 

Amerikalıların, Türkiye'nin güvenliğinin, kendi güvenlikleri ile doğru orantılı olduğunu anlamaları gerekiyor. 

Türkiye geçmişte de çok zor dönemler yaşadı, Kıbrıs Barış Harekatı sonrası 1975 - 78 yılları arasında Amerika'nın da uyguladığı öyle bir askeri yaptırım dönemi var ki, yıllar sonra ABD'li siyasetçi Henry Kissinger kitabında, o yaptırım için, biz onu Rum lobisi etkisi altında yaptık, hatalı bir karardı, ifadelerini kullanmıştır.

Türkiye'ye yönelik yeni bir yaptırımda kaybeden taraf NATO olacaktır ve bu yaptırıma maruz kalan şu anki nesil, uzun süre bunu unutmayacaktır. Dolayısıyla Amerika'nın böyle bir kararı almadan önce veya uygulamaya koymadan önce tekrar düşünmesi gerekiyor. 

Eğer Amerika, Türkiye ile askeri işbirliği konusunda samimi ise, hava savunma sistemlerini Türkiye ile teknoloji paylaşımı ile kurmak istiyorlarsa, S-400'leri bahane etmeden, tekliflerini yeniden yapabilirler. 

NATO açısından önümüzdeki dönemde daha da karmaşık ve daha da belirsiz hale gelecek uluslararası güvenlik ortamında, Türkiye ile işbirliği yapmanın, kendi çıkarlarına geldiğini düşünmeleri gerekir. Bu yönde adım atacaklarını ümit ediyoruz.

Türkiye'nin S-400 alması, Türkiye'yi bir cezalandırma nedeni olmamalıdır. Türkiye'nin bu kararı alma nedenleri araştırıldığı zaman kendilerinin geçmiş dönemde yapmış oldukları hataları mutlaka göreceklerdir. 

Amerika'nın bu yaptırım tehdidinin masada olması ile beraber, ben aklıselimin ağır basacağını ve Amerika'nın, Türkiye'nin NATO'ya olan katkısını ve kendi ülkesine olan katkılarını dikkate alarak doğru bir zemine son karara varacaklarını ümit ediyorum.