“E = mc²” üniversitesi kuruluyor “E = mc²” üniversitesi kuruluyor

“E = mc²” üniversitesi kuruluyor

“E = mc²” üniversitesi kuruluyor

06/07/2020 14:21

SAHA İstanbul’un Genel Sekreteri İlhami Keleş, savunma sanayiinin ihtiyaçları için temel bilimler üniversitesi kurulduğunu söyledi
BU HABERİ
PAYLAŞ

SAHA İstanbul Genel Sekreteri İlhami Keleş, Sanayi TV online söyleşilerine konuk oldu.

Buradaki söyleşide İlhami Keleş savunma sanayiinde çalışacak personel ihtiyacını karşılamak için temel bilimler üniversitesi kurulduğunu söyledi.

“DAHİLER” ÜNİVERSİTESİ

Savunma sanayiinde çalışacak personel ihtiyacı ne düzeyde?

İhtiyaç var, çok işsizimiz var ama kalifiye insan bulmakta da güçlük çekiyoruz. Bunların ihtiyaçları birbiriyle örtüştürülmeli. Biz sivil havacılık ve uzayı da temsil ettiğimizden, en yüksek teknolojinin kullanımı zorunludur. Bu teknolojiyi üretecek insanın girdisi, en önemli girdi. İyi eğitim veren üniversitelerimiz ve iyi öğrencilerimiz var. Ama bu yeterli değil. TÜBİTAK tersine beyin göçü programını başlattı. Bu tüm dünyanın ihtiyacı. Büyük projeler olacak ki büyük insanları çekebilesiniz. Büyük insanlar gelecek ki büyük projeler üretebilesiniz. Teknik personelin sanayiye adaptasyonunda gelişmeler oldu. OSB’ler içine okullar açılıyor, yarı zamanlı çalıştırılıyor öğrenciler. Fakat hala personel sıkıntısı var. Biraz da algı ile alakalı durum. Herkes masa başı iş istiyor. Herkes önünde MAC’i olsun, elinde kahvesi olsun, halılı bir ofiste çalışsın istiyor. Kimse makinenin başında, yağın pasın içinde mühendislik yapma derdinde değil. Havucu o makinenin başına koymamız lazım. O insanların kariyer ve ücret beklentilerini karşılamak lazım. Temel bilimler konusu da çok önemli. Lakin teknoloji bilimin üstündedir. Temel bilimi ne kadar biliyorsan teknolojiyi o kadar yapabilirsin. Temel bilimlere giren öğrenciler, mühendisliklere giremeyen, işsiz kalmayayım yaklaşımıyla tercih yapan çocuklar ağırlıkla. Aslında tam tersi, bilim üretme kapasitesine sahip insanlar girmeli oraya. Sanayimiz burada tıkanıyor. Bugün bir ürünün analizi için program yapmanız lazım ve derin matematik gerektiriyor. Alaşım için kimya altyapısı gerekiyor. Lazer geliştirecekseniz derin fizik gerekiyor. Buralarda devşirme olmaz. Biyoloji o kadar kıymetli ki, gözümüzle göremediğimiz şeyin dünyayı nasıl hızla kasıp kavurduğunu öğrendik. Yakın gelecekte biyoloji savunma sanayinin en önemli girdisi haline gelecek. Dahi düzeyindeki çocukların kapalı kapılar ardında bunu çalışıyor olması lazım. Bir de temel bilimler üniversitesi kuruyoruz. Üniversitemizin yukarıdan bakıldığı zamandaki binaların görüntüsü E = mc². Şu anda E yapılıyor. M’i araştırma merkezi olacak düşünüyoruz. C²’yi de üstün zekâlı çocukların lisesi olarak tasarlıyoruz. Bu yapı Tuzla’da yeşeriyor.

“HAB’A YÖNLENDİRİYORUZ”

Ankara’da bu alanda büyük bir OSB olan “HAB” var. Diğer kentlerde de bu tür bir OSB yapılanması düşünülüyor mu?

Şu anda böyle bir kurgumuz yok. SSB’miz orada farklı bir iş yapıyor. Orayı bir OSB olarak görmüyor yalnızca, orada aynı zamanda firmaların geliştirmeler yapacağı bunları test edecekleri ortamlar da oluşturuyor. HAB’daki çalışmalar çok kıymetli. İlerleyen süreçte inşallah bizim de yerimiz olacak. Orada örnek bir model oluşturuluyor. Farklı yer ihtiyacı doğarsa, İstanbul veya Marmara için düşünülebilir. Marmara Bölgesi’nde 150 milyon metrekare sanayi alanı var, Ankara’da 15 milyon metrekarelik sanayi alanı var. Dolayısıyla şu aşamada yeni OSB kurulmasına dönük bir projemiz var. HAB’ın çalışmalarına firmalarımızı yönlendiriyoruz.

“SİZ YALNIZCA ÜRETİN”

Dünyada 100 savunma firması içerisinde 5 firmamız var. Bu sayıyı artırmak için firmalar nasıl çalışmalar yürütmeli? Ek teşvikler gerekli mi?

Bizim temel bir hastalığımız var; bizim firmalarımızın büyük bölümü üretmeyi bilen kişilerin üreterek bir yere getirdiği firmalar. Ama üretmek işin yüzde 30’u. Diğer kısmı ihmal ediyoruz; yani alan pazarlanması, pazar ağlarının, servis ağlarının oluşturulması, markalaşması, dünyaya açılması vb. konular mühendislerin bildiği konular değil. Üretmeyi bilen o insanlarımız bu işin yüzde 100’ünü üstlenip yapmaya çalışıyor. Bu yüzden işin o tarafı topal kalıyor. Firmalarımıza diyoruz ki, “siz üretmeyi biliyorsunuz, fakat bu işin geri kalanını yönetmeyi bilecek insanlar çalıştıracak güçtesiniz. Siz bu işi profesyonelce yapıp sizi dünyaya taşıyacak insanlarla çalışın, gerekirse siz onların çalışanı olun. İşi bilenler yapsın.” Dünya markası çıkarmakta bu yüzden zorlanıyoruz. Yapabildiği en iyi şey de üretim prosesini iyileştirme. Bunu bir yere taşımak, konjonktürü koklamak, borsa atraksiyonları yapmak ayrı bir ilim, uzmanlık. Çorbada tuzumuz olsun diye MBA programı yapıyoruz. Dünyanın top 15 üniversitesinin MBA’sını önümüze koyduk. İhtiyaçlarımıza göre kendi idealimizi ortaya çıkardık. TÜBİTAK ile yapıyoruz bunu. Kapsamlı bir MBA eğitimi yapıyoruz. Ankara, İstanbul’da 2.turlarını yapacağız. Patron çocuklarını eğitmeye çalışalım diyoruz; çünkü birileri firmaları oğluna kızına bırakmaya çalışıyor. O çocuk o yükü taşıyamayabilir, farklı özellikleri olabilir. İlle de “oğlum yönetsin” ısrarı olunca, biz de daha az zararla çıkmanın yolu olarak bunu gördük. Patron çocuklarını eğitiyoruz. Ama doğrusu, o çocuğun da emrinde olduğu profesyoneller ile bu firmaların bir yere taşınmasıdır.

Kaynak: Sanayi Gazetesi