Dünyada üniversite-sanayi iş birlikleri Dünyada üniversite-sanayi iş birlikleri

Dünyada üniversite-sanayi iş birlikleri

Dünyada üniversite-sanayi iş birlikleri

08/02/2024 15:15

Üniversiteler ve endüstri arasında iş birliğine yönelik dünya çapında giderek artan bir eğilim bulunmakta; bunun da geçmişten günümüze birçok örneği bulunmaktadır
BU HABERİ
PAYLAŞ

ÜNIVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİNDE TEMEL KAVRAMLAR

Üniversite-sanayi iş birliği, akademik dünyanın ve sanayi sektörünün bir araya gelerek bilgi üretmesini, teknoloji geliştirmesini ve peşinen transferini, inovasyonu ve ekonomik gelişmeyi sağlayan bir ortaklık modelidir. Üniversite-sanayi iş birlikleri ve bu iş birlikleri sonucu ortaya çıkan Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinden bahsetmeden önce tanımları yapmak konunun daha net anlaşılabilir olmasına fayda sağlayacaktır.

Araştırma ve deneysel geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri; insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalar olarak tanımlanmaktadır (Frascati Kılavuzu, 2002).

Araştırma ve geliştirme alanlarından bilgi birikimi, kaynak ve altyapıların ortak kullanılarak belirli bir hedefe ulaşmak için paydaşlarla birlikte yürütülen çalışmalar bütünü ise iş birliği faaliyetleridir.

İnovasyon halen yürürlükte olan, OECD (Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü) ile Eurostat’ın birlikte yayınladığı Oslo Kılavuzuna göre, “Yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (ürün veya hizmet) veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin veya iş uygulamalarında, iş yeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.” şeklinde tanımlanırken; inovasyon faaliyetleri, yeniliklerin uygulanmasına yol açan veya yol açması öngörülen tüm bilimsel, teknolojik, organizasyonel, finansal ve ticari adımlardır.

İnovasyon yönetim faaliyetlerinin sistematik bir şekilde yürütülmesi ve yüksek seviyede verim alınabilmesi için Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO) Teknik Komitesi tarafından inovasyon yönetim sistemini tanımlayan ISO 56000 standartlar serisi hazırlanmıştır. Bu seriden ISO 56000:2020 İnovasyon Yönetimi Terimler-Tanımlar Standardı, inovasyonu “Değeri gerçekleştiren veya yeniden dağıtan yeni veya değiştirilmiş bir varlık” olarak tanımlamaktadır. Bu varlık, ürün, hizmet, süreç, model, yöntem vb. olabilir. Yenilik ve değer, ilgili tarafların algılamasına bağlıdır.

Üniversite-sanayi iş birliği, bilimsel ve teknolojik gelişmeyi hızlandırır, inovasyonu teşvik eder ve toplumsal fayda sağlar. Üniversiteler ve sanayi kuruluşları için karşılıklı avantajlar sunan iş birliği faaliyeti, akademik ve endüstriyel sektörlerin birlikte çalışarak daha sürdürülebilir ve başarılı sonuçlar elde etmelerini sağlayarak ülkenin ekonomik büyümesine katkıda bulunur.

TARİHTE ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ

Üniversite-sanayi iş birliğinin kökenleri 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Özellikle Sanayi Devrimi ile birlikte üniversiteler, yaratılmakta olan yeni meslekler için öğrencileri yetiştirmek üzere sanayi ile iş birliği yapmanın değerini görmeye başlamışlardır. Bu dönemde bazı üniversiteler, endüstriye teknik danışmanlık sağlamış, patentler alarak ticarileştirmiş ve sanayi projeleri için araştırma hizmetleri sunmuştur.

Amerika Birleşik Devletlerinde üniversite-sanayi iş birliğinin en eski örneklerinden biri, 1862 tarihli Morrill Land-Grant Kolejler Yasasıdır. Bu yasaya göre, özellikle tarım ve endüstriyel gelişimin desteklenmesi hedeflenmiştir. Her eyalet, federal hükümet tarafından kendisine tahsis edilen araziyi kullanarak bir üniversite kuracak ve bu üniversiteler, tarım ve sanayiye dayalı eğitimin yaygınlaşması, uygulamalı araştırmaların teşvik edilmesi ve iş gücünün yetiştirilmesi amacı ile tarım, mühendislik, veterinerlik, ev ekonomisi ve diğer pratik becerilere odaklanan programlar sunacaktır. Bugün, Amerika Birleşik Devletlerinde pek çok üniversite ve kolej, Morrill Land-Grant Kolejler Yasasının etkisiyle kurulmuş veya desteklenmektedir.

20. yüzyılın başlarında ise, elektrik ve içten yanmalı motor gibi yeni teknolojilerin yükselişi ile birlikte üniversite-sanayi iş birliği daha da önem kazanmıştır. Bu teknolojiler, üniversiteler ve sanayi arasında iş birlikleri için yeni fırsatlar yaratmıştır. Hatta II. Dünya Savaşı sırasında üniversiteler, radar ve jet motorları gibi yeni teknolojilerin geliştirilmesinde kilit rol oynayarak üniversite-sanayi arasındaki iş birliğini pekiştirmiş, ABD’nin savaşı kazanmasına yardımcı olmuştur.

II. Dünya Savaşından bu yana geçen yıllarda da modern teknolojinin artan karmaşıklığından dolayı üniversite-sanayi iş birliği artarak devam etmiştir. Üniversiteler temel araştırma yapmak için gerekli kaynaklara ve uzmanlığa sahipken, endüstri yeni ürün ve hizmetler geliştirmek için gerekli kaynaklara sahiptir.

GÜNÜMÜZDE ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ

Günümüzde üniversite-sanayi iş birliği, teknolojik ilerlemeyi hızlandıran ve toplumun faydasına olanak sağlayan önemli bir mekanizma haline gelerek akademik kurumlar ve sanayi sektörü arasında yaygın bir uygulama haline gelmiştir. Üniversiteler ve endüstri arasındaki bu ortaklık, bilimsel keşiflerin uygulamaya dönüştürülmesini ve yeni ürünlerin, hizmetlerin ve teknolojilerin geliştirilmesini teşvik etmektedir.

Günümüz dünyasında şirketler başarılı inovasyon faaliyetleri yürütürken sadece kendi Ar-Ge yeteneklerine bağlı kalmamakta; bilgi üreten bilgi kaynaklarına gitme ve dış ortaklarla çalışma eğilimi içindelerdir. Bu çalışma şekli ile şirketler farklı bilgi havuzlarına erişim sağlayabilmekte, üniversitelerin bilgi ve uzmanlığından faydalanarak yenilikçi çözümler geliştirerek rekabet avantajı elde edebilmekte ve hatta Ar-Ge maliyetlerini düşürebilmektedir. Bu nedenle üniversiteler birer kritik dış paydaş olarak görülmektedir.

Şirketlerin inovasyon için üniversiteler ile iş birliği yapma kararları üniversitelere coğrafi yakınlık, üniversitelerin bilgi üretebilme kapasitesi (laboratuvar imkanları, yayın sayısı, öğretim üyelerinin uzmanlık düzeyleri) benzeri faktörlerden etkilenmektedir. Bu durum özellikle araştırma ve geliştirmeye önem veren, bu alanda bütçe ayırabilen şirketler için geçerlidir.

Üniversitelerle ilgili olarak ise akademisyenler iş birlikleri ile mevcut bilgilerini artırabilmekte, endüstrinin gerçek dünya sorunlarına akademik perspektif sunmakta ve böylece araştırma finansmanı sağlayarak, ihtiyaç duydukları laboratuvar ekipmanlarını genişletmekte ve lisansüstü öğrenciler için fon sağlamakta ve akademik araştırmalarını tamamlayabilmektedirler. Tüm bu sebepler ve üniversitelerin belirli konu alanlarında lider konumda kalmalarını sağlamak istemeleri onları şirketler ile ilişkiler kurmaya yönlendirmektedir.

DÜNYADAN ÜNIVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ ÖRNEKLERİ

Üniversiteler ve endüstri arasında iş birliğine yönelik dünya çapında giderek artan bir eğilim bulunmakta; bunun da geçmişten günümüze birçok örneği bulunmaktadır.

MIT-IBM: Sürdürülebilir Bir Sanayi Üniversite İş Birliği Modeli

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) – IBM iş birliği ile kurulan MIT-IBM Watson Yapay Zekâ Laboratuvarı, kendisini yapay zekânın sınırlarını keşfetmeye adamış, endüstriyel-akademik ortaklığın başarılı örneklerinden biridir.

2017 yılında MIT’den akademisyen araştırmacılar ile IBM’deki bilim insanlarının bir araya gelmesi ile Cambridge Massachusetts’de MIT-IBM Watson AI araştırma merkezi kurulmuştur. Bu merkezde, temel bilimlerin gerçek hayat uygulamaları kullanılarak iş dünyasındaki mevcut sorunlara çözüm geliştirilmektedir (IBM Watson AI Lab, 2017).

Bu laboratuvar, an itibarıyla seksenden fazla projeye ev sahipliği yapmaktadır. Bu projeler, dil ve görsel unsurlara ek olarak, büyük ölçekli yapay zekâ sistemlerinin daha verimli ve güvenilir kılacak tekniklerin anlaşılabilmesi için veri odaklı, derin öğrenme yaklaşımlarını benimsemektedir. Laboratuvar ayrıca, sağlık alanı başta olmak üzere birçok karar verme uygulaması için de yapay zekâ sistemleri geliştirmektedir.

Bu örnekteki en kritik noktalardan biri, bu sanayi üniversite iş birliğinin, her iki paydaş için de daha öncesinde mümkün olmayan çalışmaların hayata geçirilebilmesini ve AI gibi yıkıcı teknoloji sınıfına giren uç noktalarda ortak araştırma merkezi kurarak bu teknolojiye daha hızlı erişebileceğinin gösterilmiş olmasıdır.

Lockheed Martin’in Hipersonik Alanındaki Üniversite Ortak Çalışmaları

Lockheed Martin, ABD’nin acil hipersonik ulusal güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, ABD genelindeki üniversitelerle aktif iş birliği projeleri yürütmektedir. Bu hipersonik odaklı projeler, temel olarak istihdam süreçlerinin geliştirilmesini, bu konudaki uzmanların yetkinliklerinin artırılmasını ve yeni nesil savunma sanayi iş gücü temelinin atılmasını hedeflemektedir. Bu çalışmalara yüzden fazla üniversitenin dahil olduğu University Consortium of Applied Hypersonics (UCAH) kümelenmesinin aktif olarak desteklenmesi de dahildir.

Ek olarak, Lockheed Martin, ilgili devlet kurumlarının ihtiyaçlarına yönelik, gelişmiş hipersonik yeteneklerinin artırılması amacıyla dokuz üniversitenin dahil olduğu toplam 14 geliştirme projesine, son iki yılda kendi Ar-Ge öz kaynaklarından 5 Milyon ABD Dolarından fazla yatırım yapmıştır. (Lockheed Martin, 2022)

Bu alanda, şu ana kadar birlikte çalışılan ve çalışmaları süren üniversiteler şunlardır:

• Materials, University of Central Florida

• GNC/Subsystems, University of Maryland, College Park

• Materials, Purdue University Aerothermodynamics, Texas A&M University

• Materials, University of Illinois

• Aerothermodynamics, University of Tennessee- Knoxville and University of Tennessee Space Institute

• GNC/Subsystems, University of Texas at Austin

• Aerothermodynamics, University of Colorado, Boulder

• Aerothermodynamics, Purdue University

• Materials, University of Tennessee-Knoxville

• System Engineering, Georgia Institute of Technology

Bu örnekte, bir sanayi kuruluşun liderliğinde birden fazla üniversitenin bir araya gelerek ülke savunması için stratejik öneme haiz bir konuda kümelenme yöntemiyle başarılı bir iş birliği faaliyeti yürütüldüğü gözlenmiştir. Ayrıca Lockheed Martin firmasının hipersonik konusunda teknolojiye hızlı ulaşmak için birden fazla paydaşla çalışması ve kendi öz kaynakları ile bu üniversiteleri destekliyor olması da dikkat çekicidir.

NASA Jet Propulsion Laboratory-JPL (Jet İtki Laboratuvarı)

Üniversite sanayi iş birliklerinin en eski örneklerinden biri de NASA JPL’dir. Bu laboratuvar, 1930’lu yıllarda ABD Kaliforniya Eyaletinin Caltech Enstitüsündeki bir grup lisans üstü öğrencisinin ve amatör roket meraklısının bir araya gelerek roket motorlarıyla ilgili denemeler yapmasıyla başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı öncesinde bu ekibin yaptığı denemeler, ABD Ordusunun dikkatini çekmiş olup, ekibin yürüttüğü projelerin ABD tarafından roket ve füze sistemlerinin geliştirilmesine yönelik desteklenmesiyle sonuçlanmıştır.

Savaş sonrasında ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki soğuk savaş döneminde uzay teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik bir rekabet baş göstermiştir. Sovyetler Birliğinin Ekim 1957’de uzaya Sputnik isimli ilk insan yapımı uyduyu göndermesi ve Dünya yörüngesine sokmasının ardından hızlanan uzay yarışında, JPL karşılık olarak, Explorer 1 isimli uydusunu Ocak 1958’de yörüngeye fırlatmıştır. Aynı yılın sonunda NASA’nın (The National Auronautics and Space Administration) kurulmasının ardından ABD Ordusunun direktifi doğrultusunda JPL, NASA bünyesine katılmıştır.

Bu örnek, teknolojinin en üst sınırlarını zorlayan uzay ve roket teknolojilerinde üniversite ve sanayi iş birliğinin önemini göstermektedir. An itibarıyla JPL’in NASA bünyesinde olmasına (JPL, 2022) rağmen, yönetimi Caltech Enstitüsü tarafından yürütülmektedir. Bu da sanayi-üniversite iş birliğinin halen başarılı şekilde yürütüldüğüne dair somut bir kanıttır.

NASA ve CalTech arasındaki bu ilişki de, uzun yıllara sâri ve istikrarlı olarak üniversite, araştırma merkezi bağlantılarını hep canlı tutarak ve koparmadan zor ve iddialı bir alanda teknoloji kazanımına başarılı bir örnek oluşturmaktadır.

Semiconductor Research Corporation (SRC) ve The Defense Advanced Research Projects Agency (DARPA) Özel - Kamu İş Birliği

Semiconductor Research Corporation (SRC), Amerika Birleşik Devletlerinde yarıiletken şirketlerinin küresel pazarda rekabet gücünü korumasına yardımcı olmak amacı ile 1982 yılında kurulmuş, kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur. Defence Advanced Research Projects Agency (DARPA) ise, 1958 yılında ulusal güvenlik için yeni teknolojiler geliştirmek üzere kurulmuş bir devlet kurumudur.

Aralarında 25 senelik bir ortaklık geçmişi bulunan SRC ve DARPA, yarı iletken teknolojileri alanında üniversiteler, sanayi kuruluşları ve devlet araştırma kurumları arasında iş birliğini teşvik eden Joint University Microelectronics Programını (JUMP) başlatmıştır.

2021’de ise SRC ve DARPA, ABD’nin bilgi ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemelerini hızlandırmayı amaçlayarak içerisinde Columbia Üniversitesi, Georgia Teknoloji Enstitüsü, Cornell Üniversitesinin yer aldığı yedi üniversite merkezini kapsayan ve orijinal JUMP iş birliğini genişletmeyi hedefleyen JUMP 2.0 programını başlatmıştır. JUMP 2.0 kapsamında oluşturulan bu konsorsiyum, yüksek riskli, yüksek getiri sağlayan araştırmaları sürdürecek ve savunma ile akademi genelinde uygulanabilir atılımları gerçekleştirecektir (DARPA Defense Advanced Research Projects Agency, 2021; Duncan, 2022).

Imperial College London - Hitachi İş Birliği: Dekarbonizasyon Araştırma Merkezi (DRC)

Karbondioksitin en büyük kaynaklarından biri olan küresel kirlilikle mücadele edebilmek ve karbon salınımını azaltabilmek amacı ile günümüzde birçok çalışma yürütülmektedir. Bu konuda, Imperial College London, Hitachi Ltd ve Hitachi Europe Ltd, temel ve uygulamalı araştırmalarda iş birliği yapmak üzere Hitachi - Imperial Dekarbonizasyon ve Doğal İklim Çözümleri Merkezini kurmak amacı ile 2022 yılında bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmaya göre, yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi ve enerji sektöründe sürdürülebilir bir dönüşümün gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede, yenilikçi teknolojilere yönelik seçilen araştırma projeleri, raporlar ve teknik incelemeler üzerinde birlikte çalışılacak ve yeni nesil bilim insanı ve mühendislerin yetiştirilmesine yardımcı olunacaktır.

Anlaşma kapsamındaki ilk araştırma projeleri, yeni teknolojilere ve doğaya dayalı çözümlere odaklanarak karbon yönetimi, enerji ve ulaşımın karbondan arındırılması, karbondioksitin uzaklaştırılması ve biyolojik çeşitlilik konularına odaklanacaktır (Duncan, 2022).

Üniversite-Sanayi İş Birliği Olarak Covid-19 Aşısının Geliştirilmesi

Güvenli ve etkili Covid-19 aşılarının hızlı gelişimini teşvik etmek için üniversite-sanayi ortaklığı önemli bir rol oynamıştır. Covid-19 aşısı geliştirmeye yönelik 2020’de güncellenen Dünya Sağlık Örgütünün listesindeki verilere bakıldığında, aşı adaylarının neredeyse üçte birinin üniversite-sanayi ya da şirket ortaklıkları tarafından geliştirildiği ve bu ortaklıkların tek başına girişimlere kıyasla daha fazla yeni nesil aşı platformlarını kullandığı tespit edilmiştir.

Ortaklar arasındaki iş birliği türü de bilgi ve teknolojinin gelişmesinde büyük rol oynar. Bu iş birliği türü bilgi ve teknolojik uzmanlık paylaşımı olabildiği gibi; malzeme, teknik altyapı ve fikri mülkiyet haklarının transferi olabilmektedir. Şirketler arası iş birlikleri, uzmanlık ve bilgiyi sürekli paylaşarak teknolojiyi geliştirmeyi hedeflerken (BioNTech ve Pfizer arasındaki iş birliği gibi), üniversite-sanayi iş birliklerinde ise daha çok kazanılan yeniliklerin, teknik alt yapının ve fikri mülkiyetin başka bir iş ortağına aktarılması durumu söz konusudur. Bu durum aşı için ele alındığında, akademi erken klinik test aşamasında elde edindiği bilgileri, ortaklık kurduğu özel şirketlere aktararak ilaç adaylarını test etme fırsatını yakalar ve sonuçların olumlu olması halinde ürünler piyasaya sürülür.

Bu ortaklığa bir örnek, Oxford Üniversitesi ve ilaç şirketi AstraZeneca arasındaki iş birliğidir. Oxford Üniversitesi ve ona bağlı bir şirket olan Vaccitech’in ortaklaşa aşı geliştirebilmek için tescilli bir platformu bulunmaktadır. AstraZeneca ile yapılan anlaşma, Oxford Üniversitesinin geliştirdiği Covid-19 aşısının daha da geliştirilmesinin yanı sıra, nihai aşının küresel ölçekli üretimini ve dağıtımını içermektedir. Bu durum, ortaklar arasındaki seri inovasyona bir örnektir (Louise C. Druedahl, 2021).

ÜNIVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİNİN GELİŞİME AÇIK YÖNLERİ

Şirketler ve üniversiteler arasında kurulan iş birliği, inovasyon ekonomisinin kritik sürüş mekanizmalarından birisidir. Şirketler ve üniversiteler arasında iş birliği kurulması ya da iş birliklerinin etkin bir şekilde yürütülmesi sırasında aşağıda belirtilen çeşitli nedenlerden dolayı zaman zaman aksaklıklar yaşanmaktadır. Bu etkenler hakkında aşağıda belirtilen farkındalıkların yaratılması, daha sağlıklı iş birliklerinin kurulmasını sağlayacaktır.

• Farklı hedefler ve öncelikler: Üniversitelerin genellikle bilimsel araştırma ve eğitim odaklı olması; sanayi kuruluşlarının ise daha çok nihai ürün beklentisi olması ve kâr amacı gütmesi gibi farklı hedef ve önceliklerdeki farklılıklar, iş birliği sürecinde anlaşmazlıklara ve uyumsuzluklara neden olabilmektedir.

• Fikri mülkiyet hakları ve ticarileştirme: Üniversite-sanayi iş birliğinde fikri mülkiyet hakları ve ticarileştirme konuları hassas olduğundan süreçlerin belirsizliği ya da çatışan çıkarlar, iş birliğine engel teşkil edebilmektedir.

• Finansman ve kaynak kısıtlamaları: Üniversitelerin ve sanayi kuruluşlarının finansman ve kaynak kısıtlamaları, iş birliği projelerinin finanse edilmesi, kaynakların adil bir şekilde dağıtılması ve proje sürekliliğinin sağlanmasında zorluklar oluşturabilmektedir.

• Kültürel farklılıklar ve iletişim eksikliği: Üniversitelerin ve sanayi kuruluşlarının kültürel yapıları ve iş yapma pratiklerindeki farklılıklar, iletişim eksikliklerine ve anlaşmazlıklara yol açabilmektedir.

• Bürokrasi ve hukuki zorluklar: Üniversiteler ve sanayi kuruluşları arasındaki iş birliği sürecinde bürokratik engeller ve hukuki zorluklar ortaya çıkabilmekte, etik ve yasal uyumluluk gibi faktörler iş birliği sürecini karmaşık hale getirebilmektedir.

ÜNIVERSITE-SANAYI İŞ BİRLİKLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ

Günümüzde, Ar-Ge’ye dayalı teknolojik değişim ve yenilikler şirketler ve üniversiteler, dolayısıyla da ülkeler için sürdürülebilir rekabet düzeyini ve ekonomik büyümeyi artırmada önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle üniversiteler, araştırma merkezleri, iş dünyası ve kamu sektörü, Ar-Ge ve teknolojik yeniliklerde iş birliği için etkin stratejiler geliştirmelidir.

• Literatüre bakıldığında, iş birliklerini aşağıda belirtilen dört farklı faktör etkilemektedir.

• İş ortamına ve devlet kurumlarının etkinliğine atıfta bulunan kurumsal faktörler,

• İnsan sermayesi ve araştırmaya atıfta bulunan insan faktörleri,

• Üniversiteler ve şirketler arasındaki ilişkilere atıfta bulunan bağlantı faktörleri,

• İş altyapısına atıfta bulunan çerçeve faktörleri

Tüm bu faktörler, girdi faktörleri olarak tanımlanırken, bu girdilere yatırım yapan ülkelerin daha iyi üniversite-sanayi iş birliği performansına sahip olduğunu kanıtlanmıştır. İstatistiksel analize dayanarak, bilgi, ağ oluşturma ile araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) yapılan yatırımlar, üniversite-sanayi iş birliklerini etkileyen en önemli yatırımlar olarak tanımlanmaktadır.

Bilim ve teknolojideki gelişmeler, küresel rekabetteki hızlanma ve bilgi iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile yeni inovasyon sistemleri ve modelleri de gelişmiştir. Etkin bir üniversite-sanayi iş birliği için literatürde önerilen model ve kavramlardan bazıları aşağıda yer almaktadır.

• Üçlü Sarmal İnovasyon Modeli: Geçmişte, devletin üniversite ve sanayiyi içine aldığı devletçi bir model var iken bunu devlet, üniversite ve sanayiyi katı sınırla ayıran liberal bir model takip etmiştir. Son olarak ise, 1998 yılında Henry Etzkowitz tarafından ortaya atılmış ve onu izleyen yıllarda ise Loet Leydesdorff tarafından, üniversite, sanayi ve devlet ilişkisini bir arada ele alan Üçlü Sarmal İnovasyon Modeli (Triple-Helix Model) geliştirilmiştir (Etzkowitz, 2008). Bu model ile üniversiteler, endüstriyel kuruluşlar ve devlet, birbirleriyle etkileşim halinde olup; bilgi ve kaynak paylaşımı yaparak inovasyonu desteklemeye çalışmaktadırlar. Üçlü sarmal inovasyon modeli, birçok ülkede ve bölgede inovasyon politikalarının oluşturulmasında ve üniversite-sanayi-devlet iş birliğinin güçlendirilmesinde referans alınan bir yaklaşım olmuştur.

• Araştırma ve Geliştirme Merkezleri: Üniversitelerin ve sanayi kuruluşlarının bir araya gelerek ortak araştırma ve geliştirme merkezleri kurması, iş birliğini güçlendirmektedir.

Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO): Üniversitelerde geliştirilen yenilikçi fikirler, buluşlar ve teknolojiler TTO’lar tarafından değerlendirilmekte, ticarileştirme potansiyeli olan projeler belirlenerek sanayi kuruluşlarına aktarılmaktadır. Böylelikle, üniversitelerde oluşturulan bilgi ve teknoloji, toplumun ve endüstrinin faydasına dönüşmektedir.

• TTO’lar aynı zamanda, iş birliği ve ağ oluşturma ve üniversitelerde geliştirilen fikri mülkiyet haklarının korunmasında da önemli bir rol oynamaktadır. Bu sayede, üniversitelerdeki bilgi ve teknoloji ticarileştirilirken, endüstriyel iş birlikleri ve inovasyon ekosistemleri güçlenir.

• Ortak Ar-Ge Projesi: Üniversite ve sanayi ortaklığında gerçekleştirilen araştırma ve geliştirme projeleri ile üniversitelerdeki akademisyenlerin bilimsel ve teknik bilgileri sanayi kuruluşlarına aktarılırken, endüstriyel tecrübeler ve uygulamalar da üniversitelere aktarılmaktadır. Bu durum ile yenilikçi ürünlerin ve süreçlerin geliştirilmesi kolaylaştırılır.

• Lisansüstü Araştırma Projeleri: Öğrencilerin lisansüstü araştırma projelerini sanayi kuruluşlarıyla iş birliği yaparak gerçekleştirmeleri hem ilgili sanayi kuruluşunun bir soruna yönelik ihtiyacının giderilmesine hem de öğrencilerin finansman açısından desteklenmesine ve gerek danışmanlarından gerek endüstri uzmanlarından rehberlik alarak, gerçek dünya sorunlarına çözümler üretmesine olanak sağlamaktadır. Lisansüstü araştırma projelerinin yanı sıra staj programları da aynı amaca hizmet etmektedir.

• Araştırmacı Katalogların İncelenmesi: Üniversitelerin çoğunluğu, bünyesindeki akademisyenlerin özgeçmişlerinin, çalışma alanlarının ve yürütmekte olduğu proje detaylarının yer aldığı araştırmacı kataloğu yayınlamaktadır. Katalogların, alanında uzman akademisyenlerin faaliyet alanları hakkında bilgi vermesi, çalışılması planlanan bir konuda ya da yapılacak bir teknoloji transferinde iş birliğine yönelik en uygun paydaşın belirlenmesi için referans oluşturmaktadır.

• Yetkinlik Tespiti: Üniversitelerin ve araştırma merkezlerinin yetkinliklerini yerinde tespit etmek amacı ile alt yapıları belirli aralıklarla ziyaret etmek, paydaşların birbirini tanıması ve muhtemel bir iş birliği faaliyetinin başlaması için önemli bir adımdır.

• Etkinliklerin Düzenlenmesi: Üniversite ve araştırma merkezleri ile var olan iş birliklerinin geliştirilmesi ve yeni iş birliği olanaklarının yaratılması için çalıştay, konferans vb. etkinliklerin düzenlenmesi radikal/ oyun değiştirici/yükselen teknolojilerin takibi ve bu teknolojilerin geliştirilmesine yönelik potansiyel paydaşlar tanınmasına olanak sağlamaktadır.

• Stratejik İş Birliği Birimi Kurulması: Günümüzde bazı şirketler üniversitelerin araştırma konularını ve kendi stratejik yol haritalarını dikkate alarak üst seviye (top tier) stratejik iş birlikleri kurmayı tercih etmektedir. Böylelikle daha üst düzey bir ilişki kurularak araştırma geliştirme aktiviteleri Şekil 4. iş geliştirme adımları yönetilmektedir. Stratejik iş birliği programlarının oluşturulması için şirket organizasyonlarında üniversite iş birliği süreçlerinin yönetiminden sorumlu bir birimin kurulması oldukça önemlidir. Bu birim, iş birliklerine odaklanarak; iş birliği aşamalarının tasarlanması, paydaş üniversite seçimi, iş birliğinin değerlendirilmesi ve izlenmesi gibi şirket ve üniversite ilişkilerinin yönetiminden sorumludur (MURRAY, RIEDEL, & FROLUND, 2018).

• Ar-Ge İş Birliği Standardı - ISO 56003: İnovasyon yönetim sistemini tanımlayan ISO 56000 standartlar serisi hazırlanmıştır. Bu seri içerisindeki ISO 56003:2019 İnovasyon Yönetimi-İnovasyon Ortaklığı için Araçlar ve Yöntemler – Rehberlik standardı ise, inovasyonun önemli bir ayağını oluşturan inovasyon ortaklıkları için rehber bir doküman olarak sunulmuştur.

• İlgili standartta iş birliği süreci, aşağıda tanımlanan ve Şekil 4’te gösterilen dört temel adımda özetlenmektedir. İlgili faaliyetin konusu ve niteliğine göre bu adımlardan uygun olanlar seçilerek iş birliği sürecine başlanabilir. Örneğin, müşteri tarafından belirlenen araştırma kurumlarıyla yapılacak olan iş birliklerinde üçüncü ya da dördüncü aşamadan başlanılabilir.

Kararın Alınması (Ar-Ge İş Birliği Yöntemi ile Kazanılacak/Geliştirilecek Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Konularının Belirlenmesi)

Bu aşamada ihtiyaç duyulan araştırma ve teknoloji geliştirme konuları arasından dış paydaşlarla kazanılacak olanları belirlemek üzere bir analiz yapılır. Bu analiz ile dış paydaşla ortak faaliyete girmenin avantajları ve dezavantajları belirlenir. Yapılan analiz çalışması sonucuna göre iş birliğine girme veya faaliyetin yürütülmesi kararı alınır.

Paydaş Seçimi

Dış ziyaretler, katılım sağlanan konferanslar, paydaşlarla birlikte düzenlenen çalıştaylar ve üniversitelerin akademik kataloglarının incelenmesi sonucu potansiyel paydaş veri tabanı oluşturulur ve güncel tutulur. İş birliği kararının alınmasının ardından bu veri tabanı taranarak, alanında uzman bir ekip tarafından bu adaylar değerlendirilir, adaylarla görüşmeler de yapılarak iş birliği faaliyeti için en uygun aday seçilir.

Paydaşlar Arası Hizalanma

İş birliği sürecinde tarafların fikir birliği içinde çalışmalarını sürdürmesi, faaliyetin başarı ile sonuçlanması için çok önemlidir. Paydaşların karşılıklı olarak birbirlerini anlamaları, birbirlerinin ihtiyaçları, yeteneklerini vs. değerlendirebilmeleri için karşılıklı ziyaretler ve toplantılar düzenlenir. İhtiyaç duyulması halinde, paydaşlar arasında iş birliğine esas projenin çerçevesini çizen ön anlaşmalar imzalanır. Bu ön anlaşmalar, tarafların iş birliği faaliyetini kapsamında yürütecekleri çalışmaların genel esaslarını belirler.

Paydaşlar Arası Etkileşimin Başlatılması

Paydaşların karşılıklı birbirini anlama, ortak düzlemde buluşma ve birbirine göre hizalanmasının sağlanması durumunda ortak faaliyet yürütülmesine karar verilirse, yapılacak olan ortak faaliyetlerin detaylandırıldığı bir Proje Sözleşmesi imzalanır. Bu sözleşmede, Ar-Ge ve Teknoloji Geliştirme İş Birliği faaliyetinin hedefleri yapılacak işin tanımı, Ar-Ge ve Teknoloji Geliştirme beklentisi, her bir tarafın görev detayları, sorumluluklar, süreçteki önemli kilometre taşları, takvim, bütçe ve ortaklığın yapısı açıklanır. Ayrıca, her ortağın sorumlulukları, görevleri ve katkıları detaylı açıklanmaktadır.

Tüm iş birliği süreci boyunca sürekli gözden geçirme fazı bulunmaktadır. İş birliği projesinin büyüklüğüne göre belirli dönemlerde, projenin bütçesi, çıktıları, takvimi gibi aşamaları incelenerek iş birliği projesinin başarısı ölçülür. Yeni bir iş birliği projesine başlarken geçmiş iş birliği projelerinin öğrenilmiş dersleri incelenir, başarıyla sonuçlanan projelerin paydaşları ile tekrar iş birliği fırsatları yaratılır.

- ASELSAN Dergi, Ocak 2024