Bağımsız dış politika için bağımsız savunma sanayii şart Bağımsız dış politika için bağımsız savunma sanayii şart

Bağımsız dış politika için bağımsız savunma sanayii şart

Bağımsız dış politika için bağımsız savunma sanayii şart


04/02/2020 17:05

Dr. Naci Yorulmaz, "Bağımsız dış politika için bağımsız savunma sanayii şart." dedi.
BU HABERİ
PAYLAŞ

II. Abdülhamid dönemi Osmanlı-Almanya silah ticareti üzerine doktora yapan ve bu konuyu detaylarıyla anlattığı "Büyük Savaşın Kara Kutusu" isimli kitabı kaleme alan Dr. Naci Yorulmaz, bağımsız dış politika için bağımsız savunma sanayiinin şart olduğunu ifade etti.

Savunma Sanayii Dergilik'e konuşan Yorulmaz, şunları söyledi:

Savunma sanayisi sadece bir sanayicilik perspektifinden ele alınacak bir konu değil. Başlı başına aslında dış politikanın çok önemli bir unsuru.

Yani bu Soğuk Savaş Dönemi’nde, Soğuk Savaş Dönemi’nden önce, II. Dünya Savaşı’ndan önce ve özellikle I. Dünya Savaşı’ndan hemen önce bu böyle.

O yüzden Türkiye’nin son 15 yılında ciddi anlamda ivme kazanan, hem kamuoyunda hem de devlet nezdinde ciddi anlamda teşvik gören ve sahiplenilen bir savunma sanayisi ile karşı karşıyayız.

"II. Abdülhamit örneğinde çok net görebiliyoruz"

Türkiye’nin bağımsız dış politika yapma sürecinde özellikle tarihsel belgelerin ve tarihçilik çalışmalarının bize belki de öğrettiği şey bu: Bağımsız dış politika için bağımsız savunma sanayisi şart.

Bunu II. Abdülhamid örneğinde çok net görebiliyoruz. Çünkü II. Abdülhamid her ne kadar kendi ülkesinde, Osmanlı İmparatorluğu’nda savunma sanayisini geliştirmeye yönelik çok ciddi adımlar attıysa, savunma sanayisini ülke içerisinde dışa bağımlılıktan kurtarmak için çok ciddi kararlar aldı ise de hem sermaye yetersizliğinden hem de o dönemin şartları itibarıyla, know-how yani insan sermayesi, bilgi birikimi anlamında bir kısıtlılıktan dolayı ithalata bağımlı hale geldi.

Özellikle Alman sanayisine bağımlılık, Alman dış politikasının Osmanlı İmparatorluğu’nun dış politika yapım sürecinde çok etkin bir ülke olmasını beraberinde getirdi.

II. Abdülhamid bunu aslında bir ders olarak çok net bir şekilde gördüğü için bir dönem Fransa’yı oyuna dahil etmek istedi. Fransa’dan toplar almak istedi, çok gizli bir görüşmeyle, Fransız büyükelçisiyle yapılan görüşmelerle bunu ete kemiğe büründürmek istedi.

Fakat saraydaki bazı unsurlar vesilesiyle Alman tarafı bunu öğrenince Osmanlı İmparatorluğu kendisine ucuz kredi veren Almanya’yı kaybetmemek korkusuyla Fransa’yla yaptığı anlaşmaları belki iptal etmedi ama gerekmediği halde Almanya’ya bir ihale vermek zorunda kaldı.

"Dış politikada çok daha kararlı atılacak adımların da bir işareti"

Savunma anlaşmaları sadece savunma ihtiyacından kaynaklı karar verilecek bir alan değil aslında. Bu anlamda görebildiğimiz kadarıyla, tarihin bize gösterdiği doneler itibarıyla, savunma sanayisinde siz eğer bir bağımsızlık iddiasında değilseniz, dış politika kurma sürecinde de o iddianızın arkasında duramıyorsunuz. 

Türkiye’nin son 15 yılındaki savunma sanayisinde atılan ciddi adımlar dış politikada çok daha kararlı atılacak adımların da bir işareti olarak kabul etmek gerekir diye düşünüyorum.

I. Dünya Savaşı’nı geride bıraktığımız yıllarda, hem II. Dünya Savaşı’nda hem de II. Dünya Savaşı sonrasında Soğuk Savaş Dönemi’nde artık ittifaklar silahı hangi ülkeden aldığınla açıklanmaya başlandı.

Savunma sanayisinin dış politikadaki bu kadar etkin kullanımı açısından Almanya ciddi bir örneklik yarattı. Osmanlı İmparatorluğu’nu da bu açıdan tarihsel olarak başarılı bir pivot bölge olarak seçti. Daha sonraki uygulaması Güney Amerika ülkeleridir, Şili’dir.