Askerî maksatlı kullanılan İDA’ların hukuki statüsüne bakış Askerî maksatlı kullanılan İDA’ların hukuki statüsüne bakış

Askerî maksatlı kullanılan İDA’ların hukuki statüsüne bakış

Askerî maksatlı kullanılan İDA’ların hukuki statüsüne bakış

20/04/2023 17:15

Deniz Kuvvetleri Komutanlığının yayın organı Deniz Kuvvetleri Dergisi’nin Ocak 2033 sayısında, Güney Çin Denizi’nde ABD ve Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Arasında yaşanan anlaşmazlıkta tarafların tezleri üzerinden askerî maksatlı kullanılan insansız deniz araçlarının hukuki statüsü ele alınıyor
BU HABERİ
PAYLAŞ

GÜNEY ÇİN DENİZİ’NDE ABD VE ÇHC ARASINDA YAŞANAN ANLAŞMAZLIKTA TARAFLARIN TEZLERİ ÜZERİNDEN ASKERÎ MAKSATLI KULLANILAN İNSANSIZ DENİZ ARAÇLARININ HUKUKİ STATÜSÜNE BAKIŞ

Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Deniz Kuvvetleri unsurları 15 Aralık 2016 tarihinde Güney Çin Denizi’nde Filipinler kıyısına 50 mil mesafede Amerika Birleşik Devletleri (ABD) askerî araştırma gemisi USNS Bowditch’e ait insansız deniz aracına (İDA)1 el koymuştur. ABD, uluslararası sularda rutin araştırma görevi icra eden İDA’nın geri iade edilmesini talep etmiştir. Ayrıca İDA’nın ABD Deniz Kuvvetleri unsuru olarak ABD devlet bağışıklığı/dokunulmazlığına3 sahip bir deniz aracı-gemi (vessel) olduğunu açıklamıştır. ÇHC ise, kimliği belirsiz bir İDA’nın tespit edilmesi sonrası denizde seyir emniyeti kapsamında kontrol altına alındığını, İDA’nın ABD’ye ait olduğunun anlaşılması sonrasında ise askerî istihbarat faaliyetleri icra ediyor olabileceğini değerlendirdiklerini belirtmiştir. Ancak bu görüşünü resmî olarak dile getirmemiştir. Anlaşmazlık, ÇHC’nin İDA’yı iade etmesiyle beş gün içerisinde hızlı ve barışçıl bir şekilde çözülmüştür. Anlaşmazlık ile birlikte; İDA’ların seyrüsefer hakları, yükümlülükleri, uluslararası hukuka göre statüleri ve devlet dokunulmazlığına tabi olduklarında ne şekilde ifade edilecekleri (vessel, vehicle, ship vb.) tekrar gündeme gelmiştir.

İnsansız sistemlerin kullanımının yaygınlaşmaya başlaması ile birlikte hukukî altyapısının eksikliği ortaya çıkmış ve tartışmalar askerî maksatlı kullanımlarda yoğunlaşmıştır. Birçok devlet silahlı kuvvetleri insansız sistemleri; keşif, gözetleme, istihbarat ve diğer askerî maksatlarla kullanmaya başlamıştır.

Diğer insansız sistemlerle paralel olarak İDA’ların kullanımı artarken hukukî statülerinin belirlenmesi yönünde aynı oranda çaba sarf edilmemiştir. Hâlihazırda havadaki muadillerine göre kullanımları daha az da olsa, gelecekte deniz güvenliği operasyonları ve deniz harbinde yoğun olarak görev yapmaları olasıdır. İDA’lar, deniz haydutluğu ve kitle imha silahlarının yayılmasına karşı yürütülecek operasyonlar ile düzensiz göç ile mücadelede kolluk kuvvetleri ve deniz kuvvetleri unsurlarına keşif, gözetleme ve istihbarat açısından büyük katkılar sağlayacaktır. Harp zamanı ise Tanımlanmış Deniz Resminin (TDR) tesis edilmesi ile Denizaltı Savunma Harbi (DSH) ve Mayın Karşı Tedbirleri (MKT) Harekâtlarında aktif rol alacakları değerlendirilmektedir. İDA’ların kullanımının yaygınlaşmaya başlamasına rağmen statüleri, adlandırılmaları ve tabi oldukları uluslararası kurallar konusunda henüz bir netlik yoktur. ABD-ÇHC arasında yaşanan anlaşmazlığın benzerlerinin ileriki dönemlerde de ortaya çıkmasının olası olduğu ve çatışmaların önüne geçilebilmesi maksadıyla devletler tarafından hukuk gerekliliği kapsamında (opinio juris) sürekli devlet uygulamaları yapılarak yapılageliş kuralı prensibi ile İDA’ların uluslararası hukukta statülerinin belirlenebileceği hususları çalışmanın hipotezidir.

1. TEORIK ÇERÇEVE

1.1. İDA Tanımlanması, Türleri ve Kullanımı

İDA’lar, denizde (satıhta ve su altında) harekât icra edebilen ve unsurları/elemanları içerisinde en az bir insansız araç içeren sistemler olarak tanımlanmaktadır. İDA’lar üzerlerinde insan bir operatör taşımamakta, otonom ya da uzaktan kumanda ile kullanılabilmekte ve sensör/ silah gibi çeşitli faydalı yükleri üzerlerinde bulundurabilmektedirler. İDA’lar temel olarak çalıştıkları ortama (su üstü ve su altı) göre “İnsansız Su Üstü Araçları (İSA)” ve “İnsansız Su Altı Araçları (İSAA)” olmak üzere iki sınıfa ayrılmaktadır. İDA’ların ilk ortaya çıkışı (İSA olarak) İkinci Dünya Savaşı’na dayanmaktadır.

1990’lı yıllardan itibaren sivil maksatlı kullanımına başlanmış olsa da dünya denizlerinde İDA’ların kullanımındaki yoğunluk askerî maksatlıdır. Askerî maksatlı İDA’lar genel olarak; Suüstü Harbi (SUH), Denizaltı Savunma Harbi (DSH), Mayın Karşı Tedbirleri (MKT) Harekâtı, Denizde Denetim Harekâtı (DDH), Özel Kuv vet Harekâtına Destek (ÖKHD), Elektronik Harp (EH) ve Deniz Güvenliği alanlarında kullanılmak üzere geliştirilmektedir.

1.2. Askerî Maksatlı Kullanılan İDA’ların Hukuki Statülerinin Belirlenmesi

İDA’ların deniz hukuku kapsamında statülerinin belirlenmesinde atılması gereken ilk adım adlandırılma ve/veya nitelendirme olarak karşımıza çıkmaktadır. ABD-ÇHC arasında yaşanan anlaşmazlıkta ABD resmî makamlarınca İDA için farklı adlandırmalar yapılmıştır.

Mevcut durumda İDA’ların gemi (ship/ vessel) olup olmadığı ve bu bağlamda uluslararası deniz hukuku sözleşmelerinde9 belirtilen gemi tanımlarının İDA’ları da kapsayıp kapsamadığı tartışma konusudur. İDA’ların gemi olarak adlandırılmasının yanı sıra savaş gemisi olarak kabul edilip edilmeyeceği diğer bir tartışma konusudur. Ayrıca İDA’ların devlet dokunulmazlığı altında olup olmaması, olması durumunda ise sevk edildiği gemiden dolayı mı yoksa kendisinden kaynaklı bir devlet dokunulmazlığının söz konusu olduğu yine açıklığa kavuşturulması gereken diğer bir husustur.

İDA’lar denizde silahlı bir çatışma durumunda Silahlı Çatışma Hukuku’na tabi olacaklardır. Silahlı Çatışmalar Hukuku, silahlı çatışmaların cereyanı sırasında ve silahlı çatışmalarla bağlantılı hallerde, silahlı çatışmaların yürütülüşü ve silahlı çatışmaya dâhil olmayanların korunmasına ilişkin uluslararası kurullar bütünüdür. Çatışmaların ağır insani sonuçlarını azaltmayı ve daha kolay sonuçlandırılmasını, savaş yöntemlerini ve silahları sınırlandırmayı, savaşa dâhil olmayan veya savaş dışı kalmış kişileri korumayı amaçlamaktadır.

1899 ve 1907 Lahey Barış Konferanslarına bağlı sözleşme ve bildiriler, 1925 Cenevre Protokolü, 1929 Cenevre Sözleşmeleri, 1945 Nürnberg ve Tokyo yargılamaları, 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve 1977 Ek Protokolleri, 1993 Yugoslavya ve 1994 Ruanda Mahkemesi kararları Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukukunu oluşturan ana antlaşmalardır. Askerî gereklilik, insanilik, ayrım gözetme ve orantılılık ise temel ilkeleridir.

Denizde Silahlı Çatışmalara Uygulanacak Uluslararası Hukuka İlişkin San Remo El Kitabı, deniz harp hukuku üzerine hazırlanmış tek kapsamlı uluslararası belgedir. 1994’te oluşturulmuş olan Kılavuz (el kitabı) devletler için bağlayıcı olmamakla birlikte uluslararası yapılageliş (kuralının) hukukunun bir kodlaması ve denizde silahlı çatışmalar için mevcut yasal standartların 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve Ek-I Protokolü ile bütünleştirilmesidir.

2. GÜNEY ÇIN DENIZI’NDE ABD VE ÇHC ARASINDA YAŞANAN İDA ANLAŞMAZLIĞI

2.1. Anlaşmazlığın Ortaya Çıkması ve Tarafların Resmî Açıklamaları

ÇHC, 15 Aralık 2016 tarihinde ABD askerî araştırma gemisi USNS Bowditch tarafından suya bırakılan İDA’ya el koymuştur. Her iki ülke tarafından karşılıklı açıklamalar ve diplomatik görüşmeler sonucunda ÇHC İDA’yı iade etmiştir. İDA’nın el konulduğu bölge uluslararası sular içerisinde geçmekte olup, Filipinler’in Subic Limanı’na 50 mil mesafede ve Filipinler’in Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) dâhilinde yer almaktadır.

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, İDA’nın bilimsel araştırmalar yaptığını açıklarken, hem ABD'li hem de Çinli uzmanlar İDA’nın ÇHC denizaltıları ile ilgili istihbarat topluyor olabileceğini belirtmiştir.10 Chang vd.’ye göre ABD İDA’sının yegâne amacı ÇHC’ye yönelik askerî istihbarat toplamaktır. ÇHC Dışişleri Bakanlığı basın sözcüsü tarafından bu konu ile ilgili gelen soruya “ABD askerî uçak ve gemileri ÇHC sularına yakın keşif ve bilimsel araştırmalar icra ediyor, bu durum ÇHC egemenliği ve güvenliğine tehdit oluşturmaktadır.

ÇHC olarak buna sert bir şekilde karşıyız, ayrıca İDA’nın o bölgede ne yaptığını ABD Donanması’na sormalısınız” açıklamasında bulunmuştur

İDA’ya el konulmasının hemen ardından Pentagon, ÇHC’ye İDA’yı hemen iade etmesi çağrısında bulunmuştur: “Uluslararası hukuk kapsamında okyanus oşinografisi araştırmaları ile görevli USNS Bowditch gemimize ait İDA’ya, ÇHC Donanması’na ait bir bot tarafından hukuksuz olarak el konulmuştur. USNS Bowditch, ÇHC gemisine telsizden çağrı yapmış ancak cevap alamamıştır. Bahse konu İDA, ABD devlet dokunulmazlığına sahip bir deniz aracıdır. ÇHC’ye uluslararası hukuk kapsamında yükümlülüklerini yerine getirmesini ve İDA’yı teslim etmesi çağrısında bulunuyoruz”

18 Aralık 2016 tarihinde ÇHC Savunma Bakanlığı basın sözcüsü tarafından yapılan açıklamada: “ÇHC Donanması’na ait bir kurtarma botu, Güney Çin Denizi sularında tanımlanamayan bir cihaza rastlamış, bölgeden geçen gemilerin seyir emniyeti ve personellerinin can emniyeti kapsamında sorumlu ve profesyonel bir şekilde cihazı kontrol etmek maksadıyla teslim almıştır. Cihazın ABD’ye ait olduğunun anlaşılması sonrası geri verilmesine karar verilmiş olup bu konuda ABD yetkilileri ile görüşüyoruz. ABD’nin konuyu dramatize etmesini kabul etmiyoruz. Ayrıca uzun zamandır ABD, ÇHC sularına çok yakın alanlarda gemi ve uçak faaliyetleri icra etmektedir. ÇHC, ABD’nin bu ve benzeri faaliyetlerine temkinli yaklaşmakla birlikte bir an önce bu girişimlere son vermesini talep etmektedir” denmiştir.

Ertesi gün ABD Dışişleri Bakanlığı, askerî yetkililerin görüşmeleri sonrası İDA’nın ABD’ye teslim edilmesi konusunda anlaştıklarını belirtmekle birlikte ÇHC tarafından yapılanın uluslararası hukuka aykırı bir hareket olduğunu açıklamıştır. “Konuştuğumuz cihaz, bilimsel araştırma yapmakla görevli, uluslararası sularda sadece okyanus oşinografi çalışmaları yapan bir İDA’dır. ÇHC tarafından el konulduğu esnada bilimsel araştırma yapmaktan başka bir amacı yoktu. Pekin Büyükelçimiz de bu konu üzerinde çalışıyor, en yakın zamanda İDA’yı geri alacağız”

Aynı gün bu kez ÇHC Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından açıklamada bulunulmuştur: “ÇHC Donanması’na bağlı bir kurtarma botu tarafından Güney Çin Denizi’nde tanımlanamayan bir cihaz tespit edilmiş, seyir emniyeti kapsamında kontrollü şekilde teslim alınan cihaz ABD’ye geri verilecektir”

20 Aralık 2016’da ÇHC, İDA’ya el koyduğu yakın bir bölgede ABD Donanma unsurlarına teslim etmiştir. Aynı gün Pentagon tarafından yaşananlara dair ayrıntılı bir açıklama yapılmıştır: “Bugün, ÇHC tarafından hukuka aykırı olarak el konulan İDA geri verilmiştir. Bahse konu İDA’nın, ABD devlet dokunulmazlığı altındayken uluslararası hukuka aykırı olarak el konulduğunu bir kez daha belirtmek isterim. ABD olay sonrası süratle diplomatik ve askerî kanallarla konunun çözüme kavuşturulması için çaba sarf etmiştir. Çinli yetkililere uluslararası hukuka saygılı olmalarını ve ABD faaliyetlerini engellemeyi bırakmalarını tavsiye ediyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı ise ÇHC’nin İDA’nın seyir emniyetine tehdit oluşturduğu iddiasına cevap vermiştir: “Öncelikle, ÇHC’nin sahipsiz ve kimliği belirlenemeyen olarak bahsettiği İDA’nın ABD’ye ait olduğu açıktır. Çünkü ÇHC’nin İDA’ya el koyduğu esnada çok yakında bir ABD savaş gemisi bulunmakta ve gemiden kontrol edildiği anlaşılabilecek durumdadır. Çinlilerin bu cihazın orada ne yaptığını bilmemeleri olanaksızdır. Tekrar ediyorum, bilimsel bir araştırma ve uluslararası sularda sürdürülen bir operasyondur. Dolayısıyla seyir emniyetine tehdit oluşturacak bir durum söz konusu değildir.

2.2. Anlaşmazlığa Dair Değerlendirmeler

ÇHC tarafından İDA’nın el konulduğu bölge uluslararası sularda Filipinler MEB’inin içerisinde geçmektedir. Güney Çin Denizi’nde ÇHC’nin deniz yetki alanı olarak kendisine belirlediği kıyıdaş ülkelere ve dünya kamuoyuna kabul ettirmeye çalıştığı dokuz çizgili hat (nine dash line) iddiasını içeren bölge, İDA’ya el koyduğu alanı kapsamamaktadır. Nitekim anlaşmazlık süresince ÇHC Dışişleri ve Savunma Bakanlığı yetkililerince bu yönde bir açıklama yapılmamıştır. ABD yetkililerince yapılan açıklamalarda ise bölgenin uluslararası sular içerisinde geçtiğinin üzerinde durulmuştur. Bölgede seyir serbestliğinin olduğunu ve uluslararası sularda ABD İDA’sına el konulamayacağı beyan edilmiştir.

ABD-ÇHC anlaşmazlığı süresince ABD tarafından yapılan açıklamalarda; aynı zamanda çalışmanın konusu da olan İDA’ların hukukî statüsü ile ilgili kararsızlık olduğu göze çarpmaktadır. Çünkü İDA’lara hukukî statü kazandırılabilmesi için nasıl adlandırılmaları gerektiği çözülmesi gereken ana problemdir. ABD, resmî beyanlarında anlaşmazlığa konu olan aracı; su altı araştırması yapan bir cihaz, alet (device), araç (vehicle) (insansız su altı aracı - unmanned underwater vehicle-UUV) ve devlet dokunulmazlığına sahip deniz aracı, gemi (vessel) olarak nitelendirmiştir. Her ne kadar açıklamalarda İDA için gemi (ship) terimi kullanılmamış olsa da vessel19 ifadesi ile gemi, tekne terimlerine işaret edildiği aşikârdır. Bu nitelendirme ile birlikte ABD resmî olarak ilk kez İDA’lar için gemi ifadesini kullanmıştır. Kraska’nın 2010 yılındaki çalışması ve ABD-ÇHC anlaşmazlığının ortaya çıkmasından bir gün sonra Pedrosa ile birlikte yayınladığı makalesinde22 ABD resmî makamlarınca yapılan nitelendirmeye destek olacak şekilde İDA’ları vessel olarak adlandırmıştır.

ABD resmî açıklaması, 2016 yılında Schmitt ve Goddard tarafından ABD’nin İDA’ları yakın zamanda gemi olarak adlandıracağı iddiasına paralel bir tutum olarak varsayılabilir. Ayrıca ABD Sahil Güvenlik ve Donanma Komutanlıkları için oluşturulmuş olan “The Commander’s Handbook on the Law of Naval Operations (Deniz Operasyonlarında Komutan Hukuk El Kitabı)” dokümanının 2007 ve 2017 versiyonlarında İDA’ların kullanımı ve tanımlanmasının yapıldığı bölümlerde İDA için “gemi” yerine “araç” (vehicle) terimi kullanılırken, dokümanın Mart 2022 ayına ait güncel basımında, önceki basımlardan farklı olarak İDA tanımı yapılmamış ilgili bölümlerde gemiler, insanlı ve insansız olacak şekilde (unmanned ships/vessels) ifade edilmiştir.

ÇHC anlaşmazlık ile ilgili resmî açıklamalarında İDA’yı, cihaz ve insansız deniz aracı olarak ifade etmiş gemi nitelendirmesini yapmamıştır. Anlaşmazlığa dair 2020 yılında çalışma yapan Chang vd. de gemi nitelendirmesi yerine araç, İDA ve drone terimlerini kullanmayı tercih etmiştir.

ABD ve ÇHC arasında yaşanan anlaşmazlıkta değerlendirmeler yapılan diğer bir husus İDA’ların devlet dokunulmazlığı altında olup olmaması konusundadır. Anlaşmazlık süresince ABD’li yetkililer İDA’ların ABD devlet dokunulmazlığı altında olduğunu ve el konulamayacağı üzerinde durmuş ve bunu tüm resmî açıklamalarında dile getirmiştir.

ABD Gemi Komutanının El Kitabı (Commander’s Handbook) dokümanında (Mart 2022), İDA’ların başka bir gemiden kontrol edilip edilmediğine bakılmaksızın her birinin kendisine dair ABD devlet dokunulmazlığı altında bulunduğu beyan edilirken; Alman Commander’s Handbook dokümanında, İDA’ların sadece başka bir gemi tarafından kontrol edilmesi durumunda devlet dokunulmazlığından faydalanabileceği belirtilmektedir. Bu dokunulmazlığın ise İDA’nın kendisinden değil bağlı bulunduğu yani sevk edildiği geminin sahip olduğu dokunulmazlıktan kaynaklandığı açıklanmaktadır.

Daum ve Chang vd.’ye göre; İDA’ların devlet dokunulmazlığı altında olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Bu durum İDA’ların hukukî statülerinin daha belirgin bir duruma gelmesi ve/veya ülke uygulamaları ile birlikte uluslararası hukukta kabul görme durumuna göre şekillenecektir.

3. ASKERÎ MAKSATLI KULLANILAN İDA’LARIN HUKUKÎ STATÜLERİ HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER

3.1. İDA’ların Hukuki Statüleri

İDA’ların hukukî statülerinin belirlenmesindeki sorunu öncelikle ikiye ayırabiliriz: gemi (ship/vessel) ve savaş gemisi statüsü.

3.1.1 Gemi Statüsü

Uluslararası deniz hukukunun süjeleri gemiler olduğundan dolayı, bu hukuk alanında sağlanan haklarından da ancak “gemiler” faydalanabilecektir. Bu sebepten ötürü, insansız deniz araçlarının hukukî statüsünün belirlenmesi ve gemi olup olmadığının tespit edilmesi büyük önem arz etmektedir.

İDA’ların hukuken gemi niteliği taşıyıp taşımadığının açıklığa kavuşturulabilmesi için uluslararası sözleşmelerdeki gemi tanımlarının incelenmesi gerekmektedir. Geminin uluslararası deniz hukukunda yeknesak bir tanımının olmadığı, hatta BMDHS’de dahi geminin tanımlanmadığı dikkat çekmektedir. BDMHS’nin temel normlar içeren bir düzenleme olması ve yaşayan sözleşme olarak nitelendirilmesi nedeniyle, BDHMS’de tanımlanmasa da genel bir terim olan gemiye verilecek anlamın evrimsel olarak yorumlanması gerektiği söylenebilir.

Deniz hukukuyla ilgili temel uluslararası sözleşmelerde yer alan gemi tanımlarına bakıldığında, gemi üzerinde kaptan dâhil herhangi bir gemi adamı ve/veya insan varlığının, gemi niteliği kazanmak için aranan unsurlardan biri olmadığı görülmektedir.

Yapılan tanımların hiçbirinde gemi, insandan ayrı düşünülmediğinden insan unsu runun yer almaması doğaldır. Dolayısıyla bu noktada evrimsel yorum yaklaşımı benimsenerek, İDA’ların, tıpkı kendisinden önceki teknolojik gelişmelerde olduğu gibi, mutat gemilerle aynı faaliyetleri gerçekleştirmek üzere ve onların yerine geçecek şekilde tasarlandığı değerlendirilebilir. Bu nedenle hukuken gemi niteliğinde oldukları, ilgili sözleşme ve konvansiyonların uygulama alanına dâhil oldukları ve tıpkı geleneksel gemiler gibi birtakım haklardan faydalanarak yükümlülüklere tabi olacakları söylenebilir.

Tüm değerlendirmeler göz önüne alındığında İDA’ların gemi olarak nitelendirilebileceği görülmektedir. Ancak bu durumun gerçekleşebilmesi için devletlerin yaklaşımı ve mutabakatı önem kazanmaktadır. Ayrıca BMDHS’nin İDA’ları kapsayacak şekilde yorumlanabilmesine 1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi cevaz vermektedir.

Bu kapsamda devletler tarafından adım atılmalı ve sürekli devlet uygulamaları oluşturulması gerekmektedir. ABD ve ÇHC anlaşmazlığında, ABD resmî yetkililerince bu konuda bir adım atılmış olabilir. Önemli olan bundan sonra diğer ülkelerin bu konuda takınacağı tavırlar ve beraber hareket edilmesidir. Bu konuda geliştirilecek argümanlar vasıtasıyla İDA’ların seyrüsefer hakları ve tabi olacakları resim ortaya konabilir.

3.1.2 Savaş Gemisi Statüsü

İDA’ların hukukî statüleri hakkındaki ikinci incelenmesi gereken husus, savaş gemisi olup olmayacaklarıdır. Mevcut durumda bu konuda da belirsizlikler bulunmaktadır. İDA’ların büyük bir kısmı ilgili devletin donanmasına ait olarak görev yapmaktadır. Ticarî amaçlarla kullanılmayan ve devlete ait olan bu askerî araçların savaş gemisi olarak tanımlanıp tanımlanamayacakları da tartışmalı bir konudur.

BMDHS’nin 29’uncu maddesi savaş gemisini; “Bir devletin silahlı kuvvetlerine ait olan ve kendi tabiiyetindeki askerî gemilerin açık dış işaretlerini taşıyan, bu devletin hizmetinde ve adı subaylar listesinde veya eşit bir belgede kayıtlı bulunan bir deniz subayının kumandası altında bulunan ve mürettebatı askerî disiplin kurallarına tabi olan gemi” olarak tanımlamaktadır.

Bu tanım göz önüne alındığında İDA’ların savaş gemisi statüsünü kazanabilmesi için öncelikle;

+ Gemi olarak kabul edilmesi,

+ Bir devletin silahlı kuvvetlerine ait olması,

+ Bayrak devletine ait savaş gemilerinin açık dış işaretlerini taşıması gerekmektedir.

Bir deniz subayı tarafından kumanda edilmesi ve mürettebatının askerî disiplin kurallarına tabi olması hususlarına yönelik olarak ise;

+ Savaş gemisinden kumanda edilmesine/ sevk edilmesine veya karada konuşlu kontrol merkezinde görevli bir deniz subayı ile askerî disiplin altındaki kontrolör personelinin kumandası altında bulunmasına ihtiyaç duyulacaktır.

Otonom özelliklere sahip olacak olan İDA’ların ise mevcut durumda savaş gemisi statüsünü haiz olamayacağı değerlendirilmektedir.

Savaş gemilerinin barış döneminde açık denizlerde yürüttüğü faaliyetleri (deniz haydutluğu, köle ticareti, izinsiz radyo yayını yapan gemilere ziyaret, izleme ve müdahale hakkı, sahipsiz-bayraksız gemiye el koyabilme hakkı, vb.)35 kamu hizmeti ile görevlendirilmiş diğer gemiler de yapabilir. Kamu hizmeti ile görevlendirilmiş gemilerin bu haklarını kullanabilmeleri için bir kamu hizmetine tahsis edilmiş olduklarını ve bu konuda yetkili kılındıklarını belli eden işaretleri taşımaları gerekmektedir.

Gemi olarak kabul edilmelerinin ardından; kamu hizmetine yetkilendirilmiş şekilde işaretlenmeleri ile birlikte, savaş gemilerinin barış döneminde yukarıda belirtilen haklarını İDA’ların da kullanabilmelerine engel bir durum gözükmemektedir. Benzer olarak; BMDHS savaş gemilerine, önceki bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanmış olan devlet dokunulmazlığı hakkını sağlarken aynı hakkı devlet mülkiyetindeki ticarî maksatlı kullanım hariç diğer gemilere de sağlamaktadır. Dolayısıyla İDA’lar gemi olarak varsayıldığında BMDHS’ye göre bu hakkı da kullanabileceklerdir.

İDA’ların savaş durumundaki devlet dokunulmazlığı konumu barış dönemine göre çok daha görecelidir. Çünkü dokunulmazlığına bakılmaksızın düşman olarak varsayılabilir veya el konulabilirler. Silahlı çatışmalarda savaş gemileri belirli haklara sahipken İDA’ların bu haklara sahip olmayacağı değerlendirilmektedir. Ancak savaş gemileri harp durumunda sivil gemiler üzerinde sahip olduğu kontrol haklarını (sorgulama, takip, ziyaret, koruma vb.) İDA’lar vasıtasıyla da kullanabilir. Savaş gemilerine bağlı botlar tarafından icra edilebilecek bir takip ve izleme görevinde insan zayiatının engellenmesi maksadıyla İDA’ların kullanımı günümüzde geliştirilen konseptler içerisinde yerini almıştır.

3.2. Denizde Silahlı Çatışmalar Hukuku

İDA’lar uluslararası bir silahlı çatışmada, çatışmaya katılan diğer unsurlar gibi Denizde Silahlı Çatışmalar Hukuku’na tabi olacaklardır. Çünkü bir ülkeye ait İDA, otonom özelliklere dahi sahip olsa, diğer bir ülkeye ait unsurlara düşmanca hareket ile angaje olması durumunda bu iki ülke arasında silahlı bir çatışmayı başlatabilir ve bu durumda Silahlı Çatışmalar Hukuku devreye girer.

Askerî maksatlı kullanılan İDA’lar potansiyel bir saldırı unsuru olarak kabul edilebilir. Üzerlerindeki silah/sensör gibi çeşitli faydalı yükler sayesinde özellikle su üstü harbi, denizaltı savunma harbi ve mayın (döküşü) harbinde otonom ya da uzaktan kumanda vasıtasıyla düşmana karşı saldırı maksatlı kullanılabileceklerdir. Bu noktada İDA’ların taşıdığı silahların, Silahlı Çatışma Hukuku kapsamında mevcut kısıtlamalara tabi olacağı hususu önem kazanmaktadır. Ayrıca İDA’ların kullanıldığı ortamda savaş dışı olanlara (siviller, sivil gemiler, tarafsız gemiler vb.) karşı ayrım yapabilmesi gerekmektedir. Uzaktan kontrol edilecek olan İDA’lar bu konuda daha seçici olabilirler ancak deniz şartlarından dolayı ortaya çıkabilecek kontrol kayıplarında ve operatör zafiyetlerinde alternatif çözümlere ihtiyaç duyulacaktır. Otonom İDA’larda ise bu ayrımın yapılabilmesi maksadıyla gerekli altyapı oluşturulmuş olmalıdır.

Uluslararası hukuka (Silahlı Çatışmalar Hukuku ile ilgili Antlaşma ve Sözleşmeler) göre saldırılması yasak olan deniz araçlarına İDA’ların da saldırması yasak olacaktır. Uluslararası mevzuat kapsamında bu deniz araçları; hastane gemileri, gemi kurtarma botları, hasta taşıyan botlar (deniz ambulansı), savaş esirlerini taşıyan gemiler, insanî yardım ve kurtarma maksatlı görevli gemiler, kültürel miras barındıran/taşıyan gemiler, sadece sivil yolcu taşıyan yolcu gemileri, dini bir misyon taşıyan gemiler, küçük balıkçı tekneleri, deniz temizliği yapan gemiler, teslim olmuş gemiler ve can sallarıdır.

Deniz harbinde sivil gemilerin bazıları hedef olarak seçilebilir. Hedef olarak belirlenebilecek olan bu gemiler; düşmana lojistik nakliyat yapan, düşman askeri taşıyan, istihbarat faaliyetleri yürüten, düşman savaş gemileri vasıtasıyla konvoy ile korunan ve düşmanın savaşta avantajlı duruma geçmesi maksadıyla çeşitli faaliyetler yürüten unsurlardır. Ayrıca dur emrine uymayan, ziyaret ve arama tedbirlerine karşı koyan, direnen düşman ticaret gemileri de hedef olarak seçilebilecektir. Yasal gerekliliklerin karşılanması durumunda bahse konu hedeflere İDA’lar tarafından saldırı gerçekleştirilebilir. Çünkü hedef tespitinin yapılması ile birlikte İDA’lar tarafından askerî hedef ayrımının yapılmasına ve savaşa dâhil olmayanların ayırt edilmesine ihtiyaç duyulmayacaktır. Dolayısıyla içerisinde düşmana yardım sağlayan sivil gemilerin bulunduğu konvoy ayrım yapılmaksızın İDA’ların hedefi olacaktır. Ayrıca savaş durumunda düşman ticaret gemilerinin ele geçirilmesi, tarafsız ülkelere ait düşmana yardım ettiğinden şüphelenilen ticaret gemilerine yapılacak arama ve ziyaretlerde de İDA’lar kullanılabilir. Bahse konu ticaret gemilerine çıkış yapacak olan insanlı timlerinin denizden korunması, çevre kontrolünün yapılarak tehdit algılamasının oluşturulması İDA’ların icra edebileceği görevlerdir.

Bu noktada değinilmesi gereken önemli husus, İDA’ların kendi başına askerî hedef ile karşı karşıya kaldığında silah kullanım konseptine veya angajman kurallarına nasıl uyacağı ve reaksiyon göstereceğidir. Bu sorun ile çoğunlukla otonom İDA’larda karşılaşılacağı düşünülse de uzaktan kontrolü olanlarda da operatörün seçimleri önem kazanacak, deniz durumu ve hava şartlarından dolayı oluşabilecek kontrol kayıplarında zafiyet ortaya çıkabilecektir. Ayrıca otonom sistemlerde teslim olmuş düşman gemilerinin fark edilerek hedef olmaktan çıkarılması gerekecek, otonom yazılımlarda bu konunun dikkatle planlanması gerekecektir. Silahlı Çatışmalar Hukuku ilkelerinden olan orantılılık konusunda ise gerek otonom gerekse uzaktan kumandalı İDA’ların üzerindeki silahlar doğrultusunda kullanılarak orantılı bir angajman gerçekleştirmesi sağlanabilir.

İDA’lar denizde karşı tarafı uyarmak, tespit ve teşhis faaliyetleri icra etmek amacıyla yoğun bir şekilde kullanılabilir. Gerçekleştirilecek bir saldırı öncesi ya da kimliği veya tarafı belirlenemeyen deniz unsurlarının teşhis edilmelerinde İDA’lar dan faydalanılabilir. Şüpheli unsurlara savaş gemileri tarafından yaklaşılması her türlü riski barındırırken en kötü ihtimalle insansız bir deniz aracının kaybı deniz harbinin ana unsurları olan savaş gemilerinin korunması açısından önemlidir. Bu ve benzeri kullanımlarda İDA’lar yer alabilecekken hukukî statünün oluşturduğu belirsizliğin aşılmasına ihtiyaç duyulacaktır. Ancak mevcut durumda bu statünün devlet uygulamaları doğrultusunda şekillenebileceği kıymetlendirilmektedir.

SONUÇ

Güney Çin Denizi’nde ABD ve ÇHC arasında ortaya çıkan anlaşmazlık, İDA’ların uluslararası hukuk bağlamında statülerine dikkat çekmiş ve bu konudaki eksiklikler tekrar gündeme gelmiştir. Günümüzde İDA’ların askerî maksatlı kullanımı geniş bir yelpazeye yayılmıştır. Su altı ve su üstünde icra edilen okyanus oşinografik araştırmalarından farklı harekât türlerine kadar birçok alanda görev yapmakta ve bu görevlerin artarak devam etmesi beklenmektedir.

Barış ve savaş zamanında (silahlı çatışmalarda) önemli hak ve yükümlülüklere tabi olacaklarından İDA’ların statülerinin ne olduğu büyük önem arz etmektedir. Ancak mevcut durumda bu konuda belirsizlik bulunmaktadır. Gemi veya benzer bir özel durum olarak yapılacak adlandırma/nitelendirme ile birlikte İDA’ların seyrüsefer haklarının olduğuna yönelik makul argümanlar ortaya konulmaktadır. Gemi statüsü ile birlikte savaş gemisi statüsü de değerlendirme yapılan diğer bir husustur. Ancak sadece argümanlarla nihai bir sonuca ulaşmak, erken bir yaklaşım olacaktır. Uluslararası hukukta statü konusunun çözümlenebilmesi maksadıyla, devletlerin süreklilik ihtiva edecek şekilde aynı yönde hareket etmesi ve uygulamalarını hukukun getirdiği bir yükümlülük ya da hak olarak değerlendirmeleri (opinio juris) gerekmektedir. Bu durum devlet uygulamalarının yapılageliş, yani bir uluslararası hukuk kuralı olarak kabul edilebilmesinin yolunu açacaktır.

İDA’lar statülerinin belirlenmesindeki mevcut hukuksal problemlerden bağımsız olarak, sevk edildikleri ve/veya bağlı bulundukları (gemi) savaş gemilerinin hukuki haklarından faydalanarak silahlı çatışma ve anlaşmazlıklarda aktif olarak kullanılabileceklerdir. Silahlı çatışmalar süresince bağlı bulundukları/sevk edildikleri gemilerde bulunan diğer silahlar gibi görev yapacaklar ve bahse konu silahların sahip oldukları hukuki kısıtlama ve kurallara tabi olacaklardır. Ayrıca İDA’ların kontrol edildiği karaya konuşlu merkezlerin de statü konusuna dair isterlerin karşılanabilmesi maksadıyla belirli kurallara tabi olması gerekecektir.

ABD ve ÇHC arasında yaşanan anlaşmazlığın benzerlerinin ileriki dönemlerde ortaya çıkmasının olası olduğu göz önüne alındığında; devletler tarafından, uluslararası hukuk kurallarına göre hareket edilmesi ve İDA hukukî statülerinin/tabi oldukları uluslararası hukuk kurallarının belirlenmesine dek mevcut kuralların İDA’lara yönelik olarak yorumlanmasında iyi niyet ve makul bir yaklaşım gösterilmesinin en uygun hal tarzı olacağı kıymetlendirilmektedir.

Deniz Kuvvetleri Dergisi

Hazırlayan: Dz. Kur. Yb. İrfan Uygul